-
Mesaj sayısı
1.234 -
Üyelik tarihi
-
Son ziyareti
-
Days Won
26
İçerik türü
Profil
Forum
Blogs
Everything posted by kHanTW
-
Ben niye kafamda Cuma yaptıysam bugünü, yarın uzuuuuun bir mesaimiz var...
-
Ben bugün bir uğradım, bizim iş yerinin oradaki kenar mahalle BİM'i olduğu için hiç uğramamış bile... :/
-
Ben cuma 21.30 ya da Cumartesi 24.00 seansı düşünüyorum. Zamanında LOTR'a salon kapattıydık, burda gidecek adam bulamıyorum, üzücü resmen...
- 151 replies
-
Bu arada düşündükçe yeni anılar canlanıyor. Kendime göre güzel bir kaset kolleksiyonum vardı, çekme olanlar bir yana, düşük bütçeme göre ciddi sayılabilecek sayıda orjinalim vardı. Çekme kasetlerde de albüm kapağının fotokopisi (son zamanlara doğru renkli fotokopisi/çıktısı) alınarak cetvelle katlama noktalarının üzerinden (rotring kalemin metal ucuyla) geçilir ve kapağın muadili yapılırdı. Aklıma gelen bir detay, 90'lık kaset alınarak iki adet 45'lik albümün sığdırılması (son zamanlarda ise 100 lük kasetlerle 45'liği geçen standart dışı iki albümü sığdırmak) gibi optimizasyon işleriydi, bunlara kafa yora yora mühendis olduk zaten. CD benim çocukluğumda da vardı aslında ama CD çalarlı cihazlar alınabilir rakamlarda değillerdi. Bir arkadaşım (hem biraz mali durumları iyi olduğu için, hem de anne baba ayrılığından şırmartıldığından dolayı) öyle bir sisteme (o sırada küçük bir masa büyüklüğünde oluyorlardı) sahipti, muhtemelen de ilk dinlediğim CD Manowar Kings Of Metal olmalı. (Sonra o çocuğun ilerde adam olmasını bekle ) CD'ler zamanla yaygınlaştı, Bulgar CD denen "orjinal görünümlü çakmalar" piyasayı doldurdu, onlardan almaya başladık. CD çekmek hala imkansız bir şeydi, zamanla bilmemkim ODTÜ'deki cd çaları kullanabiliyormuş gibi "uzak ihtimaller" başladı, sonra da ciddi paralara 2x 4x, her 3 CD'den birini yakan meretleri aldık, zamanla da CD devrine komple geçtik. E tabi CD devrine geçince benim kasetler tükaka oldu, bir süre 87 model şahinimde kullanıldı sonra da o "çok ciddi arşivim" kutulara dolduruldu, önce odada bir yerlere, sonra da balkona bir dolabın içerisine koyuldu. İşçiler çalışırken o dolabın kırılması, yağmurlu bir havada 3. kattan çamura dökülmeleri ile haketmedikleri bir sona uğradılar. İnsanın yıllarca emek verdiği arşivini yağmurlu bir havada çamurların içinde görmesi, canhıraş aşağıya inmesi, göz ucu ile görece kıymetli olanları kurtarmaya çalışması falan, bir film karesi gibi... Hatırlayınca gene üzüldüm bak, halbuki çoktan unutulmuş bir sevgiliydi...
-
The Wave diyince şunu anlarım : http://www.imdb.com/title/tt1063669/ ve kesinlikle ama kesinlikle tavsiye ederim.
-
Leftovers'tan hiç bir şey anlamadım, bir türlü keyif vermedi, ilk bölümü bitiremeden bıraktım geçtim.. Jessica Jones "idare eder" kıvamındaydı, sezonun ikinci yarısına doğru görece ilgi ile izlemeye başladım. The Man in the High Castle a yeni başladım, ikinci bölümdeyim, çok da bir olayı yok gibi geldi. Benim mi zevk eşiğim değişti anlamıyorum ki
-
@@ResetButton Hayri gerçekten de bizim çocukluğumuzda mabed gibi bir yerdi, annesinden izin alabilen, hocalardan kaçabilen ve saçını bi şekil taçla falan saklayarak uzatabilen arkadaşların, yani bizden havalı çocukların müdavimi olduğu mekandı. Hayri kaset çekerdi, kalite de hiç fena değildi, her şey bulunurdu ama fiyatı kalındı... Biz genelde Hayri'den çekenlerden çekerdik. Bir arkadaşın Megadeth'in yeni albümü çıktı diye aynı gün okulu kırıp da albümü almaya gittiğini, sonra hava atmak için okula geri geldiğini hatırlıyorum. Ha şimdi sıkı durun, Hayri aşağıdaki gibi bir yer olmuş . Bir tane de buna benzer, daha az bilinen Tunalı'da bir mekan vardı, acaba ne oldu ?
-
@@Lightning McQueen : Evet, alttakiydi. Dolby Pro Logic diye bişiy vardı hesapta da neye yarardı bilinmez, muhtemel hakancez dayanamaz kısaca açıklar Aynı resimdeki gibi kullanıyordum, hoparlörleri dağıtmak benim için mümkün olmuyordu, duvarlara çivi çakamıyordum, kabloları halının altından bile geçirsem takılıyordu, pislik tutuyordu, annem çemkiriyordu (şimdi tavana kablo çektirtiyorum). Yeni ayılıyorum, hiç kasmayıp stereo bir şey de alsam dünyanın sonu olmazmış. DHW'den birine 3 kuruş paraya sattıydım bari birisi kullansın diye, mesaj atıp "abi bu kadar güzel bişiyi niye bu paraya sattın" dediydi. @@hakancez : Takdir ettim, herkesin bilebileceği bir şey olduğunu sanmıyorum. Benim için "manevi değerinden dolayı" çok kıymetli bir parçadır, ebay de zamanında baktığımda o FM tuner'ın mahvolmuşlarının bile ilgi uyandırdığını görmüştüm. Çok güzel bir "yapım kalitesi" (build quality böyle mi tercüme edilir) var, kesinlikle 35 yıllık bir cihaz demiyorsun, sanki dün alınmış gibi. (Cihaz ve Kasedi) Garip bir taşınma sürecindeyim, işin sonunda güzel bir depolama/sergileme alanı ayarlayıp uygun şekilde saklayacağımı umuyorum. O kaset şeklindeki mp3 modülleri ise bilakis geri dönüşmüş plastik kasadan yapılmış gibiydi, olabilecek en dandik kalitedeki kablosu anında kırılırdı, sesi sanki arabanın kasetçalarına "sürterek" verirdi ve bazen ittirmek/bastırmak gerekirdi, insanın fakirliğini yüzüne vururdu. (Konudan sapıyorum ama bir de FM transmitter denen bir lüzumsuzluk vardı, Türkiye'ye ilk getirenlerden biri olduğumu sanıyorum, Ankara'da gıdım FM bandı kalmadığı için kullanılamadığını farketmiş ve internetten satıp geçmiştim, anteni şöför mahalline yakın olan arabalar ya da Yozgat Sorgun gibi yerdekiler ancak kullanabilirdi sanırım ) Pentagram... İyidir... Ne yazık ki TRT'de görme şansım olmadı, Ankara'da sık sık konser veriyorlardı, sanırım ben biraz süt bebesiydim, hiç gidemedim onlara da.. Tears diye bir grubun albümü vardı bende, winds of dreamland mı neydi, ondaki bir şarkı çok hoşuma giderdi. Pentagram'ın şehit gitaristi (evet ilginç bilgidir) Ümit Yılbar adınaydı... Şimdi bir google'a bakan bilgiler o sırada kulaktan kulağa dolaşıyordu, şimdi bir download a bakan şarkıları çekebilmek için milletin evine gidiyorduk falan... Yaşlanmak kötüymüş ya lan, neyse...
-
Valla çok ama çok keyifli bir yazı, gözlerim doldu Hızlıca aldığım notları yazayım - Daktilo mevzusu ilginçmiş, hiç aklıma gelmemişti. - Yıllarca Pentagram'ın Orjinal Trail Blazer albümünü aramıştım, bulunabilir edilebilir bir albüm değildi, herkeste çekimin çekimi vardı, bir gün Yüksel'de bir sokak satıcısında rastlayıp önemsemiyormuş gibi görünerek almıştım. Arşivin tamamını attım sattım kaybettim ama Trail Blazer hala bir köşede durur şimdiye kadar da canlı gördüğüm tek orjinal albüm kendi albümüm, sakın göstermeyini, büyü bozulmasın (Bilmeyenler için, Trail Blazer Türk Metal Müziği denen şeyin tepe noktasıdır, Pentagram'ın sonraki albümleri dahil yaklaşan bir şey olmamıştır : https://en.wikipedia.org/wiki/Trail_Blazer_(album) ) - Bize 24'lü 48'li satılan fakan bir halta yaramayan ingilizce öğretme kasetlerine hep çökesim ve üzerine müzik çekesim gelmiştir, ne yazık ki hiç o kadar cesur olamadım, geçtiğimiz yıllarda da kutusu içerisinde hiç kullanılmamış olarak attım gitti. (Type II idiler, hatırlıyorum, biz kıytırık rakslara çekerken onlar hep baş köşede durdular, işe yaramadılar) - Kafa temizleyiciler bende de vardı, bir çok arkadaşımda da olsa gerek ama TDK'nın saat pilli olan ürünü gerçekten çok nadir bir şeymiş, ilk defa görüyorum. - Kasetlere bant yapıştırarak çekim yapabilmek, derinlerde kalmış gitmiş bir anı... Hatırladım, gülümsedim. Standart dışı kasetler de öyle hoş bir anı, boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz misali delirtirdi, kimse de "ilk yüzün sonunda 8 dakika boşluk" istemediği için bahsedilen abukluklar olurdu. - Türk arabeskinin bir yansıması olan "aşık olunca aynı şarkıyı önlü arkalı defalarca çektirtip dinlemek" bence diğer milletlerde yoktur, not alınmalı - Ben olsam yazıda bit pazarlarından aldığımız karambol kasetleri de yazardım. Bilmediğimiz bir sürü kaseti yerdeki satıcılardan beşer onar alır eve koşa koşa giderdik, artık ne çıkarsa... Genelde yabancı kasetlerin üzerine müslüm gürses vs. çekilmiş olurdu, ama hazine tutturduğumuz da olmuştu. Hiç bir fikrim yokken, kim olduğunu duymamışken , "Alan Parsons'tan Tales Of Mystery and Imagination, Edgar Allen Poe" albümünü tutturmuştum. (Bence tarihin gelmiş geçmiş en iyi albümlerinden biridir : https://en.wikipedia.org/wiki/Tales_of_Mystery_and_Imagination_(Alan_Parsons_Project_album) ) - Arif Susam ? Hakkaten, Arif Susam be, galiba bir sebepten dolayı onun çaldığı tavernamsı yerden içeri girmişiliğim bile vardı. (Şu yaşta Arif Susam diyene Metin Milli derim, counter çıkarım ) - Bende 5 hoparlörlü , Sony RX-100 diye bir müzik seti vardı, zamanında ciddi para vermiştim. RX-90 modeli ile farkı fazladan 5. hoparlördü, dolby molby dediler ama parçaları öğrenci odasına dağıtamadığım için stereo'dan hallice hiç kullanamadım. (Link bulmaya çalıştım ama zamana gömülmüş, Sony bile üzerine aynı kod adı ile fotoğraf makinesi çıkarmış) Tabi ciddi para diyorum da, baktım da Nakamichi CR-7 ler hala 2500 dolardan başlıyor, benim verdiğim para 1000 mark /o sırada öyle para birimi vardı/ civarındaydı herhalde. Hediye eden amcaya ben de rahmet diliyorum, çok muhterem bir adammış, insan böyle şeyleri hiç unutmuyor, şu an bu ülkede biraz olsun kültür varsa bu tip insanların da sayesinde... - Bu arada @@hakancez, bakalım bu aşağıdaki resimdeki enteresanlığı (google kullanmadan) bilebilecek misin ? - Hatta (bunda bir soru yok ama) hazır cicileri ortaya çıkarmışım, bir de New Old Stock parça paylaşayım, bu kondüsyonda dünyada çok az olduğu kanaatindeyim PS: Tekrar @@hakancez : Sen DHW whatsapp grubunda yoksun değil mi, niye yoksun ?
-
Bende garip bir Civilization müptelalığı oldu... (XBOX 360) Durup durup, günde iki kere oyunu bitiriyorum. Hani oyun kötü değil ama çok bir olayı da yok, gereksiz bir saplantı oldu. Bahara doğru bir taşınma işim var, onu halledince yeni nesil konsol alacağım (bu sefer PS4 gibi gözüküyor), herhalde o zaman kurtulurum.
-
@@Chronos , Büyüklüğü ne ki ? Detayları tam gözümde canlandıramadım, laptop falan diyor ama 13" bir laptop girer mi çok sezemedim, tabletten fazlası sığmaz gibi gözüküyor. (bir de hangi rengini aldın?)
-
Ya kozmetik geçmiyor gümrükten hesapta ya, o riske girmeyi hiç istemiyorum... Dahası Türkiye'de IMPA ticaret tıraş malzemelerini fena olmayan fiyatlarla satıyor, 2 günde de eline geçiyor. http://www.extrashaving.com/ Diğer ürünlere de bakıyorum 2 tane tırnak makası (tamam capon mapon kaliteli falan ama) kargo ile 40 dolara geliyor. https://www.massdrop.com/buy/seki-edge-2-piece-grooming-kit Yani çok ciddiyim, alınacak güzel bir şey görürseniz beni de mesajla falan dürtün, ben de gireyim, bi türlü mevzuya giremedim PS: Bu neymiş diye bakarken daha da enteresan bir tırnak makası gördüm, sanırım mevzunun rolls royce u bu : http://www.klhip.com/clipper
-
Ben bir süredir üyeyim, uzunca bir süre baktım ama nedense hiç bir şey çok da ilgimi çekemedi... Bir defa olsun denemek istedim, parama da kıyacaktım ama benimle ilgili pek bir şey bulamadım. Yani atıyorum laptop kullandığım için o klavye bana bedava bile gelse ilgimi çekmiyor, dahası herhangi bir klayyeye 130$ + 20$ kargo vereceğimi de sanmıyorum. Uzunca bir süre takip ettikten sonra ucunu da bıraktım açıkçası. Sırf meraktan Buddha Board alsam mı acaba ? : https://www.massdrop.com/buy/buddha-board
-
Arkadaşlar, bende 333/3000 var, hesabımın şifresini veremiyorum ama işine yarayan varsa ona bi şekil almaya çalışırız. (2 gün 9 saat kalmış gözüküyor, otomotiv de, elektronikte ve mücevherde geçerli değil) 33/100 de var ama onu kullanırım sanırım...
-
Brandon Sanderson kimmiş ki, araştıralım bakalım Ben bu tip seri kitapları alamıyorum, hem masraflı oluyor, hem çok yer kaplıyor, hem de eğer ilkini beğenmezsen gereksiz bir şekilde yer kaplıyor ortalıkta.. Ursula K. Leguin'i çok sevmeme rağmen yerdeniz serisini beğenmedim mesela...
-
Bana yeni nesil konsolu Fallout 4 , yeni Bioshock ve Red Dead Redemption üçlüsü aldırabilirdi... Görünüşe göre Fallout 4 için acele etmeye gerek yok, diğerlerinden biri muhteşem çıkarsa konsolu alırım, falllout 4 ü de bi ara ucuzladığında oynarım...
-
Ya benim canım Apple TV almayı çok istiyor ama ne işe yarıyor çok anlamıyorum açıkçası Bir gün anlayıp alıcam...
-
Being There şahane bir filmdir...
-
Black Mirror dizisini uzun zamandır duyuyordum, sıkı diziymiş....
-
Açık bilim podcast'leri tekrar başlamış... Çok nadiren, kafalarına estikçe yapıyorlar ama olsun, hiç yoktan iyidir...
-
Biz hala arada sırada üçlemeyi baştan sona izliyoruz, oldukça keyif veriyor... Yenisi çekilmesin , mevzu bozulmasın... Ha sarah Connor Chronicles gibi dizisini çekerler, eyvallah. Ki hayal meyal hatırlıyorum, çizgi filmi gibi bir şeyi yapılmıştı, DOC treni ve bebeleri ile falan geziyordu. (Baktım da, şuydu galiba : https://www.youtube.com/watch?v=DfkHGXcVl-U )
-
Ben onu anlamadım pek, iyi mi
-
Ben hala Walking Dead'e başlamadım, aslında bir denemek lazım, bol sezon birikmiş...
-
Bölümleri keyfekeder çıkartıyorlar, belli bir sıklığı yok ama dinlerken de sıkılmıyorsun.
-
Showroom ukalalığı bir çok markada var ama şimdiye kadar VW'den hiç adam gibi ilgi göremedim desem yeridir. Her araba alma sürecinde VW uğraması yapayım derim, kimse ilgilenmeyince "bu adamlar daha satacakları zaman bu kadar ilgisizse ilerde problem çekildiğinde hiç işe yaramazlar" diyorum, ne yalan söyleyeyim, biraz da VW düşmanlığı bende de oluştu bu gerizekalı havaları yüzünden. Ha yapan diğerleri de var. Zamanında Honda'ya uğramıştım, oradaki satışçı eşime (muhtemelen taktik olarak) "sizin bu arabayı alacak paranız var mı sanki?" demişti, olay benim duyup müdürünün önünde arıza çıkartmamla, başkalarının önünde de kişiye "alt tarafı asgari ücret alıp dolmuşla gidip gelen birisi değil misin neyin havasındasın" gibi cümleleri içeren bir konuşma yapmamla sonuçlanmıştı. Gene son gittiğim mazda showroom'undaki hırto çok farklı değildi. Zaten konuşmaktan çok keyif aldığım birisi değildi, mazdadaki ikinci el değer kaybından bahsettiğimde "zevk alıyorsan umursamayacaksın, mesela karıya verdiğin paraya acıyor musun" şeklinde hiç bir satışçının hiç bir müşteriye yapmaması gereken bir muhabbet yapmıştı. En son gene bi satış taktiği olarak (ya da öküzlüğünden) "sen fiyat soruyosun ama hiç almıyorsun, ciddi değilsen hiç bakmayalım" gibi hayvanca bir muhabbet de yapabildi. VW sattığı için böyle davranabiliyor... Sebepleri konuşulmuş... Mazda bayi başı yılda 5-10 araba veriyor, öyle ya da böyle satılıyor, o adam da bir şeyin ispatı için uğraşmıyor. Ama belli ki bazı psikolojiler üzerinde bu tok satıcı psikolojisi, neredeyse aşağılamaya varan satış teknikleri işe yarıyor. Bu forumdan bir arkadaş anlatmıştı, bir arkadaşı ile Oran'daki pahalı evlere bakmaya gitmişler, satıcı kız gene aynı şekilde "sizin alabilecek paranız var mı?" demiş, eleman da "iki tane alırım seni tekinde metres tutarım" demiş.. (Güzel laf kapatma, takdir ettim) Ama bu taktikler genele karşı tutmasa yapılmaz, merak ettiğim bu teknikler tüm dünyada mı yapılıyor yoksa kendini ispat ihtiyacı olan 3. dünya ülkelerinde mi var sadece? Bu yaklaşımın bir şekil engellenmesi lazım. Gönül isterdi ki bu tip şeylere tepki verip almayan bir ülke olalım, kendi kendine azalarak bitsin, ama görülen o ki yok. Nasıl trafikte herkes saygısızsa ve herkes bununla alakalı sinir küpü oluyorsa bu da öyle... E doğal olarak da insanlarda markaya karşı bir kızgınlık oluyor. Hani en azından kendimi "alamadığı için markaya kızan" biri olarak görmüyorum. Mazda'yı muhtemelen alacağım ama şimdiki arabamdan memnun olduğu için, dahası belli ki o satıcıdan değil Türkiye'deki başka bir yerden, muhtemel en iyi fiyatı vereninden alıcam. Da kızgın olmak başka bir şey, rekabet ortamının zarar görmesi başka bir şey. En büyük oyunculardan bir tanesinin batmasının bana pratik faydası ne ki ? Mazda amerikan pazarına alıştığı için avrupayı umursamıyor, Türkiye zaten iplerinde değil. VW gitse de boşluğu japonlar doldursa zaten yılda 200 tane satan firma bizi mi sallayacak? Tabela kalsın diye yüksek fiyattan devam edecek, ister al ister alma diyecek. Motor teknolojilerindeki rekabet azalacak, o da elimizde patlayacak.