-
Mesaj sayısı
1.234 -
Üyelik tarihi
-
Son ziyareti
-
Days Won
26
İçerik türü
Profil
Forum
Blogs
Everything posted by kHanTW
-
İspanyol Pansiyonu güzelce bir film. Devammm filmi de var ma ilk filmin hatrına "eh işte" diye izleniyor.
-
Öncelikle , ben aynı problemi Samsung televizyonda yaşadım, baya bir delirdikten sonra çözümü buldum : Televizyonun dilini İngilizce yapacaksın, şak diye çözülüyor. MUBİ'nin güzelliği hayatta aklına gelmeyecek filmleri önüne çıkarması, hani bildiğin bir filmi üşenmezsen torrent ten arar bulur indirirsin altyazı falan da bulursun ama "ne izleyeyim" sorusunun cevabı o değil. Ben nerden bulacaktım Bacchus Lady filmini. İnsan elinde kumanda tıklaya tıklaya seçeneklere bakmak istiyor. "Acaba bugün ne gelmiş"diye bakmak da güzel. Bende netflix, youtube premium, amazon prime, blutv ve mubi var ama en "enteresan" seçenekleri MUBİ'de buluyorum. En vasat olanı da Amazon Prime sanırım, ucuz ve kargo bedava yapıcı olmasa kapatırım sanırım. O 1 yıllık abonelikle alakalı olarak da özel mesaj atayım.
-
MUBİ'de yakın dönemde izlediğim filmleri değerlendireyim, tabi format gereği sanat sepet filmleri. (Bu arada MUBİ'ye bir yıllık ücretsiz aboneliğin bir yöntemi var, neti biraz karıştırıp bakın derim) AZOR (2021) : Çok yavaş ilerliyor, bir şey de olmuyor olabilir ama gene de anlamsız şekilde hoşuma gitti, bir bankacı (tam darbe döneminde) kaybolan meslektaşının izini bulmaya ve müşterilerle görüşmeye gidiyor. Belki de bizden bir şeyler bulduğumdandır, 6.6 olan IMDB puanının üzerinde bir puan (7) verdim : https://www.imdb.com/title/tt11136276/ MUBİ : https://mubi.com/tr/films/azor Özellikle kocasını destekleyen eş rolündeki kadını gerçekten çok beğendim, diyaloglar çok başarılı geldi. Kader (2006 , Zeki Demirkubuz) : Masumiyet filminin sonunda sağlam bir tirad vardır, izlememiş olanlara tavsiye ederim. Aslında Kader filminde o kısım uzunca anlatılıyor. Bu saate kadar izlememiş olmama şaşırıyorum. IMDB puanı 7.9 : https://www.imdb.com/title/tt0875595/?ref_=fn_al_tt_1 MUBİ : https://mubi.com/tr/films/destiny-2006 Microhabitat (2017) : İLginç bir konusu var ama bir yandan da Parasite filmine benzeşen bir yapısı var. 30+ yaşında bir kadının tutkusu viski, sigara ve erkek arkadaşı. Evlerde temizlik yaparak geçiniyor ve kıtı kıtına yaşayabiliyor, oturduğu eve zam gelince (viski ve sigarayı bırakamayacağına göre) evden çıkıyor, olaylar gelişir. Bence güzel film. : https://www.imdb.com/title/tt8191502/?ref_=fn_al_tt_1 7.4 olan IMDB puanını bence hak ediyor, 8 vermek istemediğim için 7 verdim. https://mubi.com/tr/films/microhabitat Mini spoiler : Jerichow (2008) : Almaya'da geçen bir film ama Türk karakter (ve müzik) içermesi ile biraz enteresan. Savaştan dönen bir asker parasızlık yüzünden bir Türk'ün yanında çalışmaya başlıyor, adamın karısına hasta oluyor, olaylar gelişir. Biraz tahmin edilebilir olsa da çok sıkılmadım. https://www.imdb.com/title/tt1224153/?ref_=fn_al_tt_1 https://mubi.com/tr/films/jerichow Bekleme Odası ( 2003, Zeki Demirkubuz) : Baydım, ama öyle böyle baymadım. Filmde evine gelen öğrencisi gerçek hayatta eşi imiş, bu da bir trivia olsun. https://www.imdb.com/title/tt0446930/?ref_=fn_al_tt_1 MUBİ : https://mubi.com/tr/films/the-waiting-room Bozkır (2019 ) : @dandare in seveceği bir film. İsmi gibi bir film, sonuna kadar gelebildim ama çok da önermiyorum. https://www.imdb.com/title/tt11343842/?ref_=fn_al_tt_1 MUBİ : https://mubi.com/tr/films/steppe-2019 İtiraf (2001) : Gene çok bir olayı olmayan bir Zeki Demirkubuz filmi, IMDB puanı fena değil, ama bana biraz keçiboynuzu gibi geliyor, bişiyler alabilmek için fazla emek gerektiriyor. Gene de bekleme odası filmine göre iyidir. https://www.imdb.com/title/tt0317743/ MUBİ : https://mubi.com/tr/films/confession Plüton'da Kahvaltı (2005) : Peaky Blinders'taki koç gibi Tommy Shelby'nin kadın rolünde olması inanılmaz şaşırtıcı, normalde LGBT filmlerine çok prim vermem ama bu güzeldi. IMDB : https://www.imdb.com/title/tt0411195/?ref_=fn_al_tt_1 , MUBİ : https://mubi.com/tr/films/breakfast-on-pluto İç Güvenlik ( The State I am In , 2000) : Yıllardır kaçak olan sol terörist bir çift ve artık ergenliğe giren kızlarının hikayesi, fena değildi MUBİ : https://mubi.com/tr/films/the-state-i-am-in IMDB : https://www.imdb.com/title/tt0248103/?ref_=nv_sr_srsg_2 Yazgı ( 2001) : Gene Zeki Demirkubuz . Öncelikle Zeynep Tokuş tatlı hatunmuş, onu bir not düşeyim Film ruhsuz diyebileceğimiz bir adamın etrafında dönüyor, bence akılda kalıcı sahneleri vardı. MUBİ : https://mubi.com/tr/films/fate , IMDB : https://www.imdb.com/title/tt0287803/ The Bacchus Lady ( 2016 ) : Bu film beni etkiledi. Gene bir kore filmi , oldukça yaşlı olmasına rağmen seks işçisi olarak çalışmak zorunda kalan kadınlar varmış ülkede, onlardan birinin hikayesi. Plot twist olmuyor ama bir noktada filmin konusu (türü?) garip bir şekilde değişiyor. Başrol oyuncusu oscarlı, yabancı filmlerde nadir rastlanan bir durum. Farklı bir film arayanlara tavsiye ederim, diyaloglar yavaş ama sıkmıyor. https://www.imdb.com/title/tt5628012/ , https://mubi.com/tr/films/the-bacchus-lady Bu filmlerden önce çok ciddi bir İran Sineması takibi de yapmıştım da onlara girmek istemiyorum artık, fazlaca uzun bir post oldu. Özellikle bahsetmek istediğim iki tane animasyon var, bu konularda kendimi bilgili sanmama karşın yeni öğrenmiş olmak beni çok şaşırttı. Meğer Macaristan'da 1970'li yıllarda Walt Disney'e kafa tutabilecek bir animasyon sektörü varmış, dahası kalıplar içerisinde olmadıkları için her biri kendine münhasır. İki örneği özellikle paylaşmak istiyorum Scenes with beans (1976) : https://mubi.com/tr/films/scenes-with-beans , 12 dakikalık bir animasyon. https://www.imdb.com/title/tt0263091/ IMDB puanıı 7,6 , ben 8 verdim. Zamanının çok ilerisinde bir stop motion. Paralı bir platform olmadan youtube'dan da izlemek mümkün : I like life a lot (1977) : Çocukların kendi çizimleri ve kendi hikayeleri, 9 dakikalık bir animasyon Teknikten çok içerik insana dokunuyor, https://mubi.com/tr/films/i-like-life-a-lot , IMDB puanı 7,7 , ben gene 8 verdim : https://www.imdb.com/title/tt9347268/?ref_=fn_al_tt_1 (ne yazık ki bunu youtube'da bulamadım)
-
Biz Roborock S5 aldık pandeminin hemen öncesinde, 2 yıldır tepe tepe kullanıyoruz, etrafımızdaki herkese de S5 ya S5 mmax aldırdık. Meretin nerelere takılma ihtimali olduğunu 2-3 seferde öğreniyorsunuz, halılarda problem yaşamıyoruz ama banyolarda yerdeki havlular problem yaratabiliyor. Gene de gerçekten çamaşır makinası / elde çamaşır yıkama farkı kadar önemli bir cihazmış. Not : Evde Dyson var, yatıyor...
-
İşin projeksiyon kısmını bilmem ama TV konusunda alabileceğinizin en büyüğünü almanız lazım. O mesafeye göre TV büyüklüğü seçmek falan hikaye, para neye yetiyorsa o kadar büyüğünü almak lazım, OLED gibi teknolojiler ise ondan sonra geliyor. Çok net hesaplanmış gibi 55" OLED alabileceğinize 65" alabiliyorsunuz , böyle böyle gidiyor. İlk TV aldığım zamanlarda bilmem kaç metreye kadar 32" çok yeterli, 40" alındığında gözü bozar falan diyorlardı, şimdi tuvalete bile ufak kalır. Bu arada @stardust , kıskandım televizyonunu
-
Çok uzun zamandır oynamıyorum, Barbarian harala gürele daldığı için oynaması kolaydır, açıkçası ben Necromancer tercih ederim. İlk başları Amazon gibi olsa da sonradan etrafında adam toplama unsuru olduğu için rahat bir oynayışı vardır.
-
Ya ben zaten nato kafa, inadım inat birisi değilim, bu oyun bu kadar beğeniliyorsa, senin gibi adamlar tavsiye ediyorsa bir şans vermek lazım. Ama dediğim gibi, derdim zevk almama dan çok huzursuzluk hissi oldu. (Hani oyunun harita sisteminden de bişiy anlamadım o ayrı da, o alışılıyordur herhalde) Konsoldaki oyunlarım komple (save leri ile birlikte) gitti, Red Dead Redemption'da 4. kez aynı yerleri geçmek zorunda kaldım ama bu oyunda o bunalma hissini kaldırabilir miyim bir daha bilmiyorum. Oyun için vakit bulursam (ki sanmıyorum, zorlu bir döneme gireceğim) belki bir miktar gameplay falan izleyip zevk veren ögelerini anlamaya çalışırım, ordan gaza gelirsem tekrar denerim.
-
Far Cry 5 zor geldi bana, bir türlü oynayamadım, elime alıp alıp bıraktım, öyle olunca buna da pek bakacağımı sanmıyorum... (Ha kimsenin beğenmediği Far Cry Primal'i ayıla bayıla oynadım, onu da belirteyim) Hani bizi şaşırtır, çok eğlenceli bir şey çıkar, o zaman bakarız ama onun dışında çok da heyecanlandıran bir durum yok ortada.
-
Örnek vereyim, Mersin/Adana tarafından Ankara'ya gideceğiz. Yolun belli bir kısmı (Pozantı'ya kadar olan kısım) ücretli otoban olmak zorunda, 20 TL civarında bir şey alınıyor ve alternatifi yolun zaman/yakıt maliyetine değiyor. Pozantı'dan sonra eskiden olduğu gibi normal devlet yoluna dönülebiliyor, süresi de makul. Ama navigasyon Pozantı'dan sonra Niğde Ankara YİD'ine sokuyor, km olarak uzuyor, süre olarak sadece 8 dakika fark ediyor ve 125 lira gibi bir ücreti var. Trafiği kolaylaştırmak için değil gerçekten deli dumrul vergisi almak için yapılmış. Ücreti geçişleri kullanma dersen ilk baştaki kısma da sokmuyor, kullan dersen de o kazığı yemen için elinden geleni yapıyor. Yolu bilirsen kurtulabiliyorsun ama zaten navigasyonu da bilmediğin yerde açıyorsun, biz Mudanya-Foça yaparken toplamda 15 dakikalık bir "kazanç" için 128 lira gibi bir para ödedik, dahası yolda görmek istediğimiz yerleri de gezemedik, erkenden gitmiş olduk.
-
Şimdiye kadar hiç bir Kojima oyunundan zevk alamadım nedense, adamla kafamız bir türlü uyuşmuyor, bunda da öyle olacağını tahmin etmiştim zaten. Oyunu elimden geldiği kadar denedim, arkadaşların "bak bi alış sonra bırakamayacaksın 2 saat falan oyna" uyarılarını dikkate aldım. En son (mini spoiler) ve bıraktım. Konsolumdaki oyunlar silinmemiş olsa başka bir kafa ile tekrar şans verirdim ama şimdi tekrar dener miyim bilmiyorum. Adamın oyunlarında ben sürekli olarak "bunalıyorum" ve devam etmek istemiyorum, hani iki bakıp "yurtiçi kargo" oynamaktan sıkıldım durumu değil yani. Oyunun mekanikleri inanılmaz, hakkaten elindeki kol ile sırtındaki yükü taşıdığını sana çok iyi hissettiriyor, o acıyı çekiyorsun. Ama keyif almam için yeterli değilmiş işte.
-
RDR2'yi 4. kez oynamaya çalışıyorum. İlkinde arkadaştan konsolu oyunu ile birlikte almıştım, bi türlü adapte olamamıştım, geri vermiştim. 2.'de ve 3.'de konsolla ilgili problem çıktı (oyun ve save dosyaları silindi), şimdi 4. kez oynuyorum ve bitirmek için önümde 1 aydan biraz fazla vaktim kaldı, sonra fırsat bulamayacağım. İlk başta karşımıza çıkan karlı bölüm tam bir teknoloji demosu gibi, tipi, değişik yerden gelen ışıklar, rüzgar, gölgeler, ayak izleri vs derken gerçekten çok içine çekiyor. Tabi defalarca oynayınca sıkıyor. llk oyunu çok severek oynamış olmama rağmen ikinci oyunda silah seçme tekniğine ve vurduğum hayvanların çürümesi gibi şeylere alışamadım. Adamın tekini iyice döveyim mi dövmeyeyim mi diye internetten baktım, oyunu bitirenlerin iyi bildiği sağlam bir spoiler yedim, siz bakmayın. Sonraki oyunlarda adamı uzaktan dürbünlü ile indirmeye çalıştım ama olmuyor. Şu an 4. chapter'dayım, sabahları 5 gibi kalkıp oynuyorum, akşam da 45 dakika falan oynuyorum, sürekli görevleri bitirmeye kasmıyorum, fena gitmiyor. Daha legendary fish tutamadım
-
Ben de Samsung'da aynı rezillikten dolayı çok kızgınım, 65" TV aldım ama adamlar DTS desteğini çekmişler, 1-2 yıl önce anneme aldığım Samsung'larda var, bende yok... Sırf o yüzden Xiaomi 4K falan aldım almaya ama 50 tane cihaz bağlama işi aptalca oluyor.
-
Ben harman seven tayfadanım... Earl Grey tarafı olarak Twinnings Metal Kutu (Kilosu 450-500 bandına geliyor) ve Ahmad Tea seviyorum. Mecbur yurt dışından getirdiğim / getirttiğim çaylar, tabi pandemi söz konusu olunca artık o kanallardan getirtmek de zorlaştı. Nadir miktarda Darjeeling koyuyorum, zaten hem çok baskın bir çay, hem de "çayların şampanyası" adını fiyatı ile de hak ediyor. Çok koymaya gelmez yani. Rahmetli babamın zamanında yurt dışından getirdiği Rabea Tea'den her harmanıma bir tutam koyarım, tada bir etkisi yoktur ama manevi yönünü seviyorum. Türk Çayı için vazgeçilmezim Tirebolu 42 , Çaykur'un mavi kutu olanını seviyorum. Eskiden getirtmesi baya zordu, şimdi altımdaki markette bile bulunabiliyor. Sanki bulunabilirliği artınca kalitesi de biraz bozuldu gibi geliyor, o denli büyük hacimde kaliteli çay üretebilecek kapasiteleri olduğunu düşünmüyorum, biraz markaya güvenip alt kalite çayı dayadılar gibi. Gene de damak tadıma en yakın olanı hala o. Earl Grey'e yakın bir demi olduğu için biraz da "normal" Türk Çayı koyuyorum, gene Çaykur'dan metal kutuda organik çay yahut Nadidem diye bir çay fena olmuyor. Bir defasında "noolacak lan" diyip hediye gelen bilmediğim bir çaydan koymuştuk, zulüm olmuştu. Resmi görebiliyorsanız o sarı yapraklar da imza olsun diye koyduğum şeyler. Kimse görmüyor ama ben harmanda olduklarını biliyorum, bence güzel.
-
Kullandığım Mazda'yı 2017 yılında sıfır olarak almıştım. O sırada navigasyon özelliğini eklemek için 2000 lira gibi bir rakam istiyorlardı, hepi topu bir sd kartı o paraya itelemeleri anlamsız geldiği için almamıştım ama arabadaki Nav tuşu da boşa çıkmış oldu. Sonradan kendim yurt dışından almak istedim ama sadece Ebay'de vardı, paypal falan da yasaklandığı için kaynadı gitti, zaten temelde de google maps kulandığım için unuttum. Geçtiğimiz haftalarda sahibinden.com'da bir ilan gördüm, adamı aradım, normalde Mercedes navigasyonları satıyormuş, bir umut satılır diye Mazda da getirtmiş, kimse almamış, elinde patlamış. Normalde yüksek bir rakam istiyordu, 250 lira teklif ettim ve kabul edeceği tuttu. Gelen kartı arabaya yüklediğimde kendimi 250 lira kazıklanmış hissettim. Gerçekten de kendi evimi navigasyonda bulamadım, bildiğin bir yeri girmek zaten zor, bilmediğin yeri bulmak imkansız gibi bir şey. Bu bayram tatilinde şehir dışı yaptığımda ise biraz daha iyi geldi, verdiğim parayı helal ettim Adres olmasa bile ilçe merkezi gibi şeyleri girip yolu sürekli olarak görüyor olmak güzel, 3 boyut görüntüsü fena değil, Ankara gibi şehirlerde detay ve doğruluk çok daha fazla (bina şekilleri bile gözüküyor 3 boyutta), bir de navigasyon yüklendiğinde HUD'a trafik işaretleri okuma ve dolayısı ile hız sınırı gösterme özelliği geldi, uzun yolda faydasını gördüm. Bu arada bilmediğin yolda google maps ne yapıp ne edip seni illa ki YİD otoyollarına sokuyor, 9 dakika hızlı gideceğim varsayımı ile 115 lira, 2 adkika için de 25 lira sokuşturdu allahsızlar. Bu harita uygulamalarından "şurdan gidersen şu kadar para" diye bir seçeneği de istiyorum, yoksa bana söylesinler programlayayım (sanırım Yandex'te varmış)
-
Uzun süre önce bulduğum "ilk basım" I, Asimov, A Memoir kitabını okumaya çalışıyorum. https://www.amazon.com.tr/I-Asimov-Memoir-Isaac/dp/055356997X?ie=UTF8&psc=1&th=1&utm_source=spydrop Sanırım kıymetli bir kitap olsa gerek, yeni basımların hardcover'ları bile 30 dolardan aşağı bulunmuyor. Bendeki versiyonu amerikadaki bir kütüphaneden "çalınmış", sonra nasıl olduysa bir şekil Antalya'daki bir sahafa gelmiş, tatilde de ben denk gelmişim. Asimov bilinen en üretken yazar, 500 den fazla kitap, 90.000 den fazla mektup yazmış. Dewey kütüphane arşivleme sistemine göre, felsefe dışında her tür hakkında kitabı var. Zeki bir adam, yanlış hatırlamıyorsam dünya üstün zekalılar örgütünün de (Mensa) başkanlığını yapmıştı. Kitap güzel olmaya güzel de, adamın kullandığı kelimelerin azımsanamayacak bir kısmını yaklaşık 30 yıldır İngilizce ile iç içe olan ben duymamışım bile, elimde kağıtlarla not tutmak zorunda kaldım Yüklediğim fotoğrafa kendimce esprili bir şey ekledim
-
Bence de Yesterday "ilginç" bir filmdi... Güzelce bir konu bulmuşlar,, fena işlememişler, 7/10 alabilecek seviyede.
-
Tenet'i izledikten sonraki film hakkındaki bilgim izlemeden önceki halinden çok farklı değil Sonra açıklayan bir youtube videosu izledim, meğersem benim anlamadığım çok da ahım şahım bir şey yokmuş. Primeri'i de izledikten sonra anlamıyorsun ama açıklayıcı videoları izleyince "hmm" diyorsun. Alternatif bulamayan onu izlesin bari.
-
Filmi dördüncü kez izledim, gerçekten şahane
-
Geçmiş olsun... O paralara 2015-2016 Audi A3 alınabilir.
-
Zaman yolculuğu filmlerinin hepsini izlemek gibi bir amacım olduğu için Netflix'teki "See you yesterday" (Dünü Kurtarmak) filmini izlemeye başladım, bir süre sonra atlaya atlaya gitsem de harcadığım 10-15 dakika geri gelmez.... IMDB 4 küsür vermiş, ben 3 verdim geçtim : https://www.imdb.com/title/tt8743064/ Konu başlığı ile alakalı değil ama güzel bir zaman filmi olarak pek bilinmediğini umduğum underrated bir film önereyim : https://www.imdb.com/title/tt2669336/
-
Bence final bölümü 8. sezon ortalamasına nazaran güzel bir bölümdü. Dün akşam izlemeyi planlıyordum, amaaan dedim başka dizi izleyip sabaha bıraktım, bu da düştükleri durumun bir göstergesi. Eldrun'un dediği gibi, dizi kendini izletti mi , izletti, başka da bir dertleri yoktu zaten. O anlamda başarılılar. Greyworm dan tam bir faşist çıktı, resmen SS subayına döndü, o karakter gelişiminin bu şekle gelmesi üzücü. Missandei'nin gitmesi Danny'yi de Greywormu da kontrol edebilecek bir emniyet sübapının kaybolması demekti zaten. En son buna arazi marazi verip kurtuldular. Genelde kuzeylilerin güneye inmesi pek hayırlara vesile olmuyordu, ben kesin Jon da ölür giderdi diyordum, gene paçayı kurtardı sayılır. Kurtu ile vadalaşmaması internette o kadar büyük olay olmuştu ki bir şekil eklemişler. Ygritte yaşıyor olsaydı en kebap son onunki bile diyebilirdim. Sanki Danny'nin öldüğünü duyduktan sonra Jony'u ya Greyworm, ya Dothrak'lar kıtır kıtır keser gibiydi ama öyle olmamış. Hakikaten Dohtraklar ne oldu ? Dizide en sevdiğim muhabbetlerden birisi Tyrion'un "gideceğim yeri bilen bir tek varsın, öldükten sonra ne oluyor" konuşmasıydı. Tyrion işin sonunda herkesi "ikna" etti, Sam başarısız bir demokrasi denemesi yaptı, işin sonunda tek yaptığı şey gözleri belertip kargalara musallat olmak olan Bran her nasılsa kral oldu. Bu Bran mevzusu zaten sızan senaryoda varmış ve ekşideki bazı ezikler "bence böyle olacak" ayağı ile sızan senaryoyu yazmışlar, aşağı yukarı böyle bir şey olacağını bekliyordum. Neyse, Tyrion benim bu dizideki en karizmatik bulduğum karakterdi, başına iş gelmeden dizinin bitmiş olması bile güzel. Sansa kendine kontrafile tarzı güzel bir krallık ayarladı, arkasını sağlama aldı. Kardeşi de kalan 6 krallığın başında, oh mis... Arya bölümün figüranıydı, ondan ciddi beklentilerim vardı, Frey'lere onu yapan kalanlara ne yapmaz diyordum, greywormu indirip onun kılığı ile Danny'ye dalar diyordum, cruise gemisine bindi gitti. Meeh Sam kendine kabinede yer kaptı, kitabını bitirdi, Brienne de gene bir yer kaptı kendine, bir de üzerine Jamie'nin altına bir şeyler yazdı. (Niye eli değmişken Renly Baratheon hakkında yazmadı, neyse...) Bronn anlamsızca malı götürdü. Zaten geçen bölümlerde de saçma gelmişti de, gene de yapacak bir şey yok. Muhtemel okuması yazması bile olmayan bir adamı master of coin yaparsan kerhanelere yatırım yapalım der tabi. Drogon en temizini yaptı, ...erim sizi de tahtınızı da diyerek uçtu gitti. Dizi "Night King kazanaydı daha mı iyiydi?" dedirterek bitti, gene de ilgi çekici bir bölümdü. Bir önceki bölümü TV'den izlemeye üşenip laptoptan izlediğim düşünülürse dediğim gibi "sezon ortalamasına" göre güzel bir bölümdü. Kötüydü ama Lost kadar da kötü değildi. Bu ara milliyet gazetesi gene ana sayfadan Tyrion'un fotoğrafını koyup "tahtı istemedi ama..." diye spoiler bir başlık atmış, hakikaten yatacak yerleri yok. Ha, Azor Ahai ne oldu, Stoneheart ne oldu, onlara hiç girmiyorum bile... Ama bari son bölümde de su şişesi olmayaydı kadrajda.
-
Ben orada bir zehirleme olduğunu anlamamıştım... Eğer öyleyse Varys'in kumpir yapılmasını açıklar, delirmeyi de "az biraz" açıklar.
-
Manidar olmuş Bu arada, iyiden rezillik, ikinci bir starbucks faciası : https://www.boredpanda.com/game-of-thrones-error-jaime-gold-hand-mistake-hbo/
-
Game Of Thrones 805 Spoiler yemedem izlemeyi başardım, bu sefer bekletmedim. Bence güzel bir bölümdü. Keltoş azcık daha sabretseydi kumpir olmayacaktı. Açıkçası uzun süre Danny'nin yanında olan birisinin o şekilde yakılması bence ayıp oldu, zindana falan atsalardı iyiydi. Tyrion "seni ben sattım" dedi, keltoş da umarım siz haklısınızdır ben yanılıyorumdur dedi, o arada benim bi önceki sayfada quote ladığım sözün yarısını söyleyebildi. "Every time a new Targaryen is born, he said, the gods toss the coin in the air and the world holds its breath to see how it will land.” Birileri yaklaşırken hala (allah bilir kime) bir şeyler yazıyordu, en son elimdekini yakıp yüzüklerini çıkartıp kendini hazırladı. Gittiler king's landing'e dalacaklar. Danny bu sefer ejderhası ile cayır cayır gemileri de surları da patlattı, kapıların önündekileri mısır gibi patlattı, kapıyı uçurdu, Dothraki'ler önde diğerleri arkada şehre daldılar, buraya kadar ok... Askerler tepede ejderhayı görünce silahları bıraktı, Tyrion'un herkese tek tek söylediği çanlar çalmaya başladı, tam orada Danny delirerek şehri baştan başa yakmaya başladı, ortalık karıştı. Askerler mecbur silaha davrandı, Greyworm shot first, ortalık 56 oldu, birden bire gasp öldürme ve tecavüze dönen garip bir şey oldu. Jon engellemeye çalıştı ama karambolde çok da mümkün olmadı, sonlara doğru da kuzeylileri aldı dışarıya çıkardı. Arya ile Hound gittiler, bir noktada Arya geri döndü, niye gitti niye geldi belli değil ama şehirdeki masumlara olanları çok yakından gördü, listesine Danny'yi de koyacağı çok net. Hound en sonunda Mountain' ile karşılaştı, arada olan üzüm gibi fışt sesi çıkartan Qyburn'e oldu , aralarındaki düello güzel bir Double KO ile bitti. Hound'un işin sonunda ateşte ölmesi manidar tabi. Euron ile (Tyrion'un nedense kurtardığı) Jamie maçı da ortaya yakındı, Jamie ciddi hasarlı kurtuldu, sonra gitti gene denyo gibi Cersei'yi öptü kaçırmaya çalıştı falan. (Ne oldu orada, öldüler mi bu arada?) Bir sonraki bölümde ne olacak ? Jon haksızlığa dayanamayacak, yak gitsin. (Hoş yanmıyor olabilir) Tyrion abisini kurtardı, yak gitsin. kuzeyliler kaleden geri kaçtı, yak gitsin... Ortada taht kalmadı, taht oyunlarının finalini izleyeceğiz haftaya. Hadi bakalım...
-
Millet onu irdelemiş de, dizide ilk sezonda yumurtadan çıkan ejderhaların işe yarar hale gelmeleri 5. sezonu mu ne bulmuş, süreyi (cersei nin hamilelikten karnının şişmemesi gibi delillerle) hesaplayınca ejderha varsa bile civciv gibi olması gerekir diyorlar. O 4 tanesi Danny ve 3 ejderhayı temsil ediyor olabilir diyorlar.