-
Mesaj sayısı
1.087 -
Üyelik tarihi
-
Son ziyareti
-
Days Won
55
İçerik türü
Profil
Forum
Blogs
Everything posted by lawnmower
-
Total iyidir.
-
Ya mesela Facebook'ta birisi sizi etiketleyerek birşey paylaştığında bildirim geliyor, "bunu duvarına ekleyecek misin, yoksa gizlensin mi?" diye soruyor. iOS ve Android'de bu seçimi yine uygulamadan yapabiliyorsunuz. WP'daki Facebook uygulamasında o bildirime tıklayınca tarayıcı açıyor, tarayıcıdan Facebook'a giriş yapıp o işlemi yapmanız gerekiyor. Bana özgü mü bilmiyorum ama Twitter uygulamasında resimli tweet atamadım ben uzun süre. Sonra vazgeçtim, şimdi nasıldır bilmiyorum. Instagram uygulaması zaten bir çıktı, sonra geri çekildi, sonra yine çıktı beta olarak, sonra güncellenmedi filan. Ben kaldırmıştım ama geçenlerde iki seneye yakındır güncellenmediğini okudum. Yav diğer platformlara birsürü yenilik geldi, yeni filtreler eklendi, şimdi mesela daha yüksek çözünürlük desteği geldi. WP'daki Instagram hala iki sene önceki Instagram. Ayıp valla. Bunlara tek başına baktığınızda küçük küçük eksiklikler gibi görünüyorlar ama toplama bakınca yamalı bohçaya dönüyor olay. Orada bir hata, burada eksiklik, şurada çıktığından beri güncellenmemiş bir uygulama... Yapı Kredi uygulaması için de durum aynı. Tek başına ufak bir eksiklik gibi görünüyor, ama işte neredeyse her uygulamada ufak bir eksiklik olunca insan gıcık olmaya başlıyor. Burada arkadaşa telefon öneriyoruz, yeri değil ama madem konusu açıldı, yazayım. WP güzel başladı ama maalesef devamı güzel gelmedi. WP'u tasarlayanların başka telefon kullanmadıklarını düşünüyorum, aksi halde böyle saçma hatalar yapmazlardı. Yav uygulama güncellemelerini manuel olarak kontrol etme özelliği bile sonradan güncelleme ile geldi. Ondan önce kontrol etmek için ayrıca uygulama kurardık, hatırlarsınız belki. Adamların bundan bile haberleri yok. Tamam çok hızlı çalışıyor, çok akıcı çalışıyor, düşük donanımla iyi performans veriyor, kamerası iyi filan ama bazı şeyler de insana batıyor.
-
Sosyal ağları kullanmayı seviyorsanız, telefondaki Facebook, Twitter, Instagram uygulamaları sizin için önemliyse Windows Phone sizi üzebilir. WP10 ile neler değişir bilmiyoruz, belki bu açığı kapatırlar ama şu anda maalesef WP platformundaki uygulamalar diğer platformlardaki kardeşlerinin gerisinde. Bakın "uygulama yok" demiyorum, çoğu şeyin uygulaması var ama aynı şekilde çalışmıyor. Yeterince sık güncellenmiyor, daha özensiz hazırlanmış. Hepsi için geçerli değil tabi ama çoğunda durum böyle. Düzgün çalışanlarda bile bazı saçma eksiklikler oluyor. Örneğin Quizup uygulamasında Google+ ile giriş yapılamıyor (sanırım Google izin vermiyor). Halbuki Android ve iOS'ta bu seçenek mevcut. Telefondaki bankacılık uygulamalarıyla pek alakam yoktur ama Lumia 1520 kullanan bir arkadaşım Yapı Kredi'nin uygulamasında TC Kimlik numarasıyla giriş yapılamadığını söyledi. Android'de yapılıyormuş. Yani uygulama düzgün olsa bile böyle saçma eksiklikleri var. Eğer bu tip şeyler sizin için önemliyse WP şu an sizi memnun etmez. Ancak telefonda daha çok mesajlaşma ve konuşma önemliyse WP gayet başarılı bir platform. Pil tüketimi düşük, kullanımı akıcı ve basit. G3'le ilgili bir detayı daha ekleyeyim. Arka kapak açılıyor, pil değişiyor. Son yıllarda çoğu üst düzey telefonda bu özellik yok, hatta bildiğim kadarıyla G2'de de yoktu. G3'ün pilini kendiniz değiştirebilirsiniz yani. Telefonu uzun süre kullananlar için bu önemli, çünkü çarşıdan pil alıp evde tornavidasız değiştirebilmek önemli birşey. Pili değişmeyen telefonun pili ölünce sıkıntı oluyor. Yetkili servise götürseniz cihazı bırak derler, 10 dakikalık pil değişimi için telefonu birkaç gün bekletirler. Normal telefoncuya götürseniz adamın nasıl pil kullandığını göremezsiniz, ayrıca uzmanlığından emin olmadığınız bir adam telefonu sökmüş toplamış olur, huylandırıcı bir durum. Evde kendiniz değiştirebilirsiniz ama o da riskli. Bir arkadaşım Nexus 4'ün pilini sökerken patlattı, telefon yandı komple. G3 bu bakımdan (kendi sınıfı içerisinde) avantajlı bence.
-
525xD dört çeker performansı beklentileri karşılıyor. Yani zaten o arabayla dağa bayıra çıkılmaz, ama gerektiğinde devreye giren 4x4 sistemi arka tekerleklerin ani kalkışlarda patinaj yapmasını engelliyor. Amaç da bu zaten. Tabi Audi'deki veya Subaru'daki sürekli 4x4 sistemi olsa daha güzel olur, o zaman viraj performansına da olumlu etki eder, ama BMW ve Mercedes "gerektiğinde 4x4" sistemini tercih ediyorlar. Bu sistem tüketim açısından daha avantajlı, ayrıca 4x4 gerekmediğinde performansı boşuna düşürmüyor, arabayı fazla ağırlaştırmıyor. Tercih meselesi tamamen. Bizde var bir tane, ama henüz karlı zeminde filan deneme şansım olmadı. 320d'ye göre çok daha iyi yol tutuyor araba, gaza basınca arkasını bırakmıyor. Otopark sitesi için taraflı desem suçlayıcı bir tabir olacak, ama bazı yorumları gerçekten garip. 520i'yi ne bakımdan 525xD'den daha fazla beğenmişler merak ettim. Videoyu izlemedim, vaktim olursa izlerim. Gürültü açısından beğeniyorlar desem, 5 serisinin izolasyonu zaten yeterince iyi. Yani dizel motorun sesi de fazla gelmiyor. Performans desem, 525xD her türlü daha performanslı. Gaz tepkileri filan da çok başarılı. Donanım desem, 525xD daha iyi baz donanımla geliyor bildiğim kadarıyla. Tüketime baktılar desem, 1.6L benzinli motor o kasayı çekmeye çalışırken daha fazla yakar. Dizel her türlü avantajlıdır. Yani 520i de fiyatına göre iyi özellikler sunuyordur belki ama 525xD ile mukayese edildiğinde fiyatı haricinde üstün gelen bir tarafı olduğunu sanmıyorum. Vega'nın bahsettiği 508 ve Latitude meselesi de ilginç. D segmenti arabalar nispeten olgundur ve çoğu marka için prestij sembolüdür. Kendi aralarında biri diğerinden iyidir veya kötüdür ama genel olarak hiçbiri "berbat" değildir. Hele süspansiyon olarak hepsinde çok noktadan bağlantılı sistem kullanılıyor, nesi berbatmış merak ettim. Ya bu olay 2000 lira üstü telefonları karşılaştırmak gibi birşey. Birinin kamerası iyidir, diğerinin ekranı güzeldir, bir diğeri performansta öndedir ama hiçbiri "berbat" değildir. 308 veya Megane için söyleseler anlarım da, 508 ve Latitude ülkemizde vergiler yüzünden ekseriyetle küçük motor ve zayıf donanımla satılsalar bile altyapı olarak Avrupa ülkelerindeki 2.0L motorlu kardeşlerinden farksızlar. Ne bileyim, biraz abartılı bir yorum sanki.
-
Lumia kamera yazılımı iyi. WP uygulamaların kameraya doğrudan erişmesine izin veriyor. Haliyle uygulama kamera kalitesinde çok etkili oluyor. Mesela Lumia 520'de bile ISO ayarı, manüel odaklama filan var. LG G3 kullanıyorum. Kamerası çok iyi. Lazer (aslen IR) odaklama ve optik sarsıntı önleme var. Android 5.0 geldi, 5.1 gelir mı bilinmiyor. Doğrudan Android M geleceği söyleniyor. Acaip bir ekranı var (2560x1440) ve ekran yüzünden performans ve pil ömrü beklenenden kötü. Yine de güzel telefon. Paralel ithalatta 1000 lira civarına bulunur. Asus Zenfone 2 de güzel alternatif. Ona da bakın derim.
-
Yav servis randevusu için neden Almanya'yı arayayım? Koca sitede servis noktalarının listesi veya servis randevusu alınabilecek ortak bir çağrı merkezi numarası filan yok. Yav şimdi bir Porsche sahibi olsam, arabanın 15000 bakımını yaptıracak olsam şöyle bulunduğum ili seçip en yakın servis noktalarını göremeyeceğim mesela. İletişim sayfasında da Almanlar çıkıyor işte. Saçmalık komple.
-
Siz siz olun, bir Porsche almadan önce Almanca öğrenin. Servis randevusu için firmaya ulaşmak isteyince böyle bir sayfa çıkıyor karşınıza. http://www.porsche.com/turkey/tr/accessoriesandservice/exclusive/contactus/
-
Kingsman muhabbeti dönmüş. Daha önce yazdım mı hatırlamıyorum, Filmi alternatif kanallardan indirip izlediyseniz sansürlü versiyona denk gelmiş olabilirsiniz. Filmin sonlarında İsveç prensesi Eggsy'ye acaip birşey teklif ediyor, filmin sonunda da o teklif ettiği şeyi gerçekleştirmeye hazırlandığı anlara ait bazı görüntüler var. Hatta, o son kısımdaki görüntü normal filmde de bulanıkken onun net olanını bulmuşlar filan. Şimdi "bir sahne sonuçta, o kadar da dert değil" denir normalde ama o sansürlendiyse belki başka yerleri de sansürlenmiştir filmin. Ben sansürlü versiyona denk gelmişim, bu yüzden huylandım açıkçası. Kingsman izlenmese de olur ama izlenirse de üzmez kategorisinde bir film. Zaman kaybı değil ama izlemeyen de çok şey kaybetmez.
-
Hocam şurada geçen yıl yapılmış bir toplu test var. Sizin bakacağınız şey rastgele okuma ve yazma hızları. http://www.tomshardware.com/charts/microsd-cards-2014/benchmarks,169.html Yalnız adamlar USB 3.0 kart okuyucuyla yapmışlar testleri. Eski tip kart okuyucuyla performans değişir, bu yüzden eğer tam karşılaştırma istiyorsanız sizin de benzer bir kart okuyucu bulmanız lazım. Belki sizin kart zaten tabloda vardır, o zaman doğrudan mukayese edersiniz.
-
Operatörlerde WP telefon bulamayınca daha önce yazdığım gibi WP ekosistemini kısmen terketmiş oldum (LG G3 aldım, 1. telefon yaptım, Nexus 4'ü de Lumia'nın yerine 2. telefon yaptım). Kısmen diyorum, çünkü Lumia 520'yi hala MP3 oynatıcı / radyo / podcast dinleme cihazı olarak kullanıyorum. Ucuzundan bir hafıza kartı da var zaten içinde. Hatsız olunca pili uzun gidiyor. Tepe tepe kullanıyorum. Lakin eskisi gibi gelişmeleri takip etmiyorum. Belki W10 ile ciddi bir gelişme olursa ve Türkiye piyasasında daha iyi çalışırlarsa Nexus'u değiştirme zamanı geldiğinde (seneye) tekrar WP alabilirim. Önyargılı değilim ama mal satmak istemeyen adamdan zorla mal almam ben. @Vega Hafıza kartının Class 10 olması çok şey ifade etmiyor. O sadece büyük dosya yazma hızının 10MB/S sınırını aştığını gösteriyor. Özellikle karta uygulama kurulduğunda daha çok küçük dosya okuma / yazma performansı etkili olduğundan Class 10 sınıfındaki kartlar arasında da büyük performans farkı oluşuyor. Size ilk olarak Samsung EVO (turuncu - beyaz renkte olanlar), ikinci olarak da Sandisk Ultra (kırmızı - gri renkte olanlar) tavsiye ederim. Bu kartlar piyasadaki makul fiyatlı hafıza kartları içerisinde IOPS değeri en yüksek olanlar. Samsung biraz daha iyi, Sandisk de fena değil. IOPS bir nevi mekanik disklerdeki erişim süresi gibi birşey (ama ters orantılı), yani ne kadar yüksek olursa kartın küçük dosya performansı o kadar artıyor. Bunlardan daha iyileri de var (Samsung'un gri serisi var, EVO Pro gibi bir ismi vardı, Sandisk'in de Extreme serisi var mesela) ama bunların fiyatları çok yüksek. Bence birkaç kat para vermeye gerek yok. Diğer markaların kartları için birşey diyemeyeceğim, ama genelde herkes bu iki kartı tavsiye ediyor. Ben Samsung EVO 32GB kartı Bimeks'ten 50 liraya aldım geçenlerde. 16GB olanı da 25 liraydı. Kampanya devam ediyorsa o fiyata kaçmaz. Amazon'da geçen hafta 13$'a düşmüş 32GB olan, bence süper fiyat. Kargo binince yine pahalıya geliyor ama hani oralardan gelen varsa kaçırmayın derim. Sandisk zaten çok yaygın, heryerde bulunuyor. Android'de Lollipop sonrasında karta uygulama kurulamıyor, haliyle kartın performansı cihaz performansını etkilemiyor. G3'e Transcend'in hızlı olduğunu iddia eden ama IOPS değeri vasat olan bir kartını taktım, sorunsuz çalışıyor. WP öyle değil, karta herşey kuruluyor. O yüzden hız önemli. Üzerinde şatafatlı okuma / yazma hızları yazan garip kartlara hiç bakmayın, Samsung EVO alın geçin. Bulamazsanız Sandisk Ultra alırsınız zaten. Son olarak şunu da hatırlatayım: Kartı değiştirmeden önce uygulamalardaki önemli verilerinizi yedekleyin. Kartları bire bir kopyalasanız bile telefon yeni kartı takınca karttaki uygulamaları görmüyor. O uygulamaları baştan kurmanız gerekiyor, uygulamalardaki veriler de gidiyor. Benim indirdiğim birsürü podcast bu şekilde telef oldu.
-
Dört mevsim kandırmacasının geçerli olacağı tek ortam hiç kış görmeyen İzmir, Antalya gibi yerler olabilir. Hatta orası için bile saçma. Yaz lastiğiyle kış lastiğinin herşeyi farklı. Kazak ile t-shirt ne kadar farklıysa o kadar farklı. Dört mevsim lastiği denen şey aslında yaz lastiğinin su kanalları biraz daha derin olanı. Başka fark yok. Tam tersine, o kanallar yüzünden lastiğin kuru yol performansı da düşüyor. Dört mevsim lastiği uzun kollu ve biraz daha kalın bir t-shirt gibi birşey. Adam bunu "hem yazın, hem kışın giy" diye satıyor. E yazın pişirir, kışın üşütür, ancak baharda güzel olur. Sıkıntılı birşey. Aynı şey Michelin Cross Climate için de geçerli. Belki standart dört mevsim lastiklerinden daha iyidir ama birşeylerden feragat etmeden iki tarafı da memnun etmek imkansız. Bunların tek ortak noktası aynı janta takılmaları. Deseni, malzemesi filan komple farklı. Arabanın yavaş kullanılması birşeyi değiştirmiyor. 90 ile giderken de fark hissediliyor. Sonuçta önünüze bir tehlike çıktığında, ani fren yaptığınızda iyi lastik sizin bir metre daha kısa sürede durmanızı sağlıyorsa o büyük bir avantajdır, çünkü o bir metre sizin çarpmanızla çarpmamanız arasındaki farkı belirler, veya kaza yaptığınızda darbenin tamponda kalmasıyla arabanın burnunun komple gitmesi arasındaki farkı belirler. Ben bu "sakin kullanıyorum, yavaş gidiyorum" mazeretini kabul etmiyorum bu yüzden. Canımızı emanet ediyoruz o lastiklere. Ha, diğer lastiği koyacak yer olmaması sorun tabi, ona birşey diyemem. Bir de tabi arabasını keyfe keder kullananlar var. Adam "hava kötüyse zaten çıkmıyorum arabayla" diyor. Ona da birşey diyemem, o zaten arabayı haftada bir kullanıyor. Ancak işe arabayla gidip gelen, düzenli kullanan kişinin bir şekilde yazlık / kışlık lastik olayına girmesi lazım İstanbul'da. Ek olarak, yeni çıkmış bir lastiğin, özellikle de Michelin Cross Climate gibi özel bir iddiayla çıkıyorsa ilk incelemelerine pek inanmamak lazım. Firmalar parayı bastırıp testlerde birinci seçtirtiyorlar ürünlerini. Bu hep olan şey. Ford'un 1 litrelik motoru ilk çıktığında yılın motoru seçildi, tüm dergiler övgüler düzdü. Birkaç ay sonra gerçek testler çıkmaya başladı, 1.6L atmosferik motordan fazla yaktığı ortaya çıktı. Zaten lastik testlerinde milliyetçilik faktörü çok ön planda, her ülke kendi lastiğine ekstra puan veriyor. Mesela Alman sitelerinde hep Continental editörün seçimi olur. E bir de reklam faktörü var. Zamanında yerli araba dergilerinin biri toplu yaz lastiği testi yapmıştı. Bridgestone'un vasat bir modeli hepsini ezip birinci olmuştu. Tesadüfen benim o zaman yeni aldığım Toyota Auris'in üzerinde de aynı lastikler vardı. Baktım, Türkiye üretimiymiş, yeni modelmiş. BriSA parayı bastırmış, o boktan lastik Michelin'i, Continental'i, hatta Bridgestone'un çok daha iyi (ama ithal) diğer lastiklerini ezip geçmiş. Buna inanan mağdur oluyor işte.
-
Sanayide Nissan özel servisinde yapılır o bakım. Yetkili servisin yarı fiyatına çıkar. Ben Q5'i Özelçi'ye götürdüm (Bostancı sanayide özel servis, çok iyidir) 68000KM'de arabanın senelik bakımı yağ hariç 240 lira tuttu. Serviste yaptırsam 500'den aşağı tutmazdı.
-
Hankook iyidir. Yalnız dört mevsim lastiklerinden sakınmak lazım (tüm markalarda). Nedense bu dört mevsim aldatmacası hala sürüyor, kimse de birşey demiyor.
-
Kindle reklamları aslında cihaza renk getiriyor. Ben kapatmadım, kapatmayı da hiç düşünmedim. Bir ara benim Amazon'a verdiğim adres doğrultusunda yerel müesseselerin reklamları da çıkıyordu ama artık sadece kitap reklamı çıkıyor. Onu da ilgi alanlarına göre gösteriyor zaten. Siz Sci-Fi okuyorsanız size aşk romanlarını göstermiyor, yine okuduğunuz türde yeni çıkan kitapları filan gösteriyor.
-
@Vega Eğer bakım dönemi geldiğinde adamlarla hala birbirimize girmemiş olursak ben size temin ederim. Kargoyu da çözeriz bir şekilde. Benim anlaşmam yok ama o zaman bir çaresine bakarız.
-
Benden. Ya nerelerde satılıyor bilmiyorum, biraz araştırmak lazım. Dediğim gibi standart modellerde fiyatı biraz yüksek kaldığından servisler ve yağcılar pek girmiyorlar bu ve bunun benzeri markalara. Ancak çok talep olursa alıp rafa koyuyorlar. Örneğin Selenia diye bir yağ var, Fiat MultiJet motorların orjinal yağı diye geçiyor. Başka bir numarası da yok. Tam 1.3L MultiJet motora göre 3.2L hacminde satılıyor. Üzerinde özellik filan da yazmıyor. Millet istiyor diye herkes o yağdan koyuyor dükkanına. Lakin böyle istisnalar haricinde birkaç marka piyasayı ele geçirmiş durumda. Özellikle Petrol Ofisi, BP, Shell gibi markalar gidip sanayideki servislerle sponsorluk anlaşması yapıyorlar. Adama lift hediye ediyorlar, tabelasını yeniliyorlar filan. Bir de kota koyup o kotayı aşması durumunda sene sonunda ekstra indirim yapıyorlar. Haliyle o adam dükkanına başka yağ sokmuyor. Çok yaşadık, adama "al abi şunu da koy bir köşeye, belki isteyen olur, satınca ödersin, satamazsan zaten biz iade alırız" diyoruz, adam "BP benim lifti yeniledi, şimdi başka marka yağ satarsam ayıp olur" diyor, hiç bulaşmıyor. O yüzden biraz aramak lazım.
-
Hayırlı olsun.
-
Ayarlarız.
-
Ben Würth seçerdim, motor konusunda Almanya hep daha öndedir. Amerikan ürünleri biraz pazarlama başarısı gibi. Bir de, Würth'ün buradaki distribütörü daha ciddi, hani bir sıkıntı çıkarsa malın arkasında durma ihtimalleri daha yüksek. Mannol yağı koyduktan sonra tüketim biraz düştü. Arabanın izolasyonu zaten iyi olduğu için motor sesinde bir değişim pek hissetmedim. Çekişte de hafiften artış var. Bence başarılı. Yani standart yağ yerine bunu kullanmak daha avantajlı geldi bana. Bizim yağcıya göre esas farkı bakım periyodunun sonlarına doğru görecekmişim. Normal yağın eskidiğinde yaşattığı performans düşüşünü bu yağ yaşatmayacakmış. 45000KM filan gider dedi. Tabi biz o kadar kullanmıyoruz ama normal yağların 20000-25000KM ömürlü olduğunu düşünürsek bu hiç eskimeden değişmiş olacak gibi birşey. Standart yağlar (yarı sentetikler ve tam sentetiklerin ucuz olanları) zaten Türkiye'de üretiliyor ve dolduruluyor. Hepsi aynı yerden geliyor. Yani 10w40 standart yağ aldığınızda yağın Shell, BP, Castrol, Mobil, Elf, Total veya Petrol ofisi olması pek birşeyi değiştirmiyor. Yağda ithalat vergisi yüksek olduğundan hepsi burada aynı yerde ürettiriyorlar. Bizim sattığımız Mannol herşeyi yurtdışından getirtiyor mesela ama onda da fiyat tutmuyor, pahalı oluyor. Ben bir yağcıya fiyat verdim, adam "ben senin bana sattığın fiyata müşteriye Castrol satıyorum" dedi. Piyasada tutulmuyor haliyle. Hepsi aynı yerden geldiği için yabancı sitelerdeki testlere bakmak da anlamsız oluyor, çünkü X ürünün burada satılanıyla İngiltere'de satılanı yanı olmuyor. Esas fark Hamso'nun bahsettiği Mobil 1 ESP veya benim denediğim özel seri Mannol gibi yağlarda ortaya çıkıyor. Bunlar özellikli yağlar olduğundan mecburen ithal geliyor. Fiyatları da yüksek oluyor. Şimdi ben yukarıya bir fiyat yazdım ama o fiyat yağın bana geliş fiyatı, ben bayiyim. Ben onun üzerine birşeyler koyup servise satacağım, servis de yine birşeyler koyup müşteriye satacak. O yağın 4 litresinin piyasadaki satış fiyatı 150 lira civarıymış. Muadili Castrol ve Mobil yağlarda bu rakam 180 lira filan oluyormuş. Standart yağla fiyat mukayesesi yapınca fiyatı uçuk kalıyor yani. Ha, değer mi? Bence değer, ama işte kişiye göre değişir. 10 lira daha az vermek için arabasına Elitcar marka yağ koyan da var. O adama bunu anlatmak imkansız. @Altan Yoklar O yağ sizin arabaya olur, sıkıntı yok. Atmosferik motorlar zaten yağ konusunda esnektir, yani sorun çıkma ihtimali yok gibi birşey. Alın kullanın, memnun kalırsınız.
-
Uzun zamandır Kindle Touch'ın ilk çıkanlarından kullanıyorum. Amazon telefon üreticilerine uyup her sene modelleri yeniliyor ama değişen pek birşey yok. Yani elbette yeni birşeyler geliyor ama cihazın tek amacı kitap okumak olduğundan sizin deneyiminiz pek etkilenmiyor. Şöyle söyleyeyim: Benim Kindle'dan sonra çıkan modellerde özendiğim, "şu özellik bende de olsa, şunun için yeni bir Kindle alabilirim" filan dediğim tek özellik ekran aydınlatması. O da zaten sadece gece karanlıkta okurken işe yarıyor. Belki bir de uzun uçuşlarda işe yarar, çünkü millet uyusun diye ışıkları filan kapatıyorlar, sizin kendi tepe lambanızı açmanız da garip kaçabiliyor. Onun haricinde ekran çözünürlüğünün artması filan okuma deneyimini neredeyse hiç etkilemeyen şeyler. Aynı kitabın bugünkü matbaa makinesiyle basılan versiyonu yerine 10 sene önceki makineyle basılan versiyonunu okuduğunuzu farzedin, işte aradaki fark sadece o kadar oluyor. Belki kitapta bir şema, resim filan varsa o biraz daha net görünür, bunun haricinde eskiyle yeni arasındaki fark çok önemsiz. E-ink teknolojisi LCD gibi değil, çözünürlük ne olursa olsun ekranda piksel görmüyorsunuz zaten. Tabi mesela yeni modellerde işlemci daha hızlıdır, cihaz üzerinden kitap alışverişi yaparken mağazada daha hızlı dolaşırsınız filan ama bu zaten pek sık yapılan birşey değil. Ekran geçişleri daha hızlıdır, ama bu da göze hoş gelmekten öte bir fark yaratmaz. Kindle'ların pil ömürleri zaten uzun, yani onun pili bitmeden siz sıkılıp şarj edeceksiniz. Yeni modellerin daha uzun pil ömrü sunması gibi bir durum da yok bu yüzden. Bence mevcut modeli alın geçin, yeni modele de çok fazla takılmayın. Hatta ben sizin yerinizde olsam 2013 modeli ucuza alma şansım var mı diye bir bakardım. Belki ebay'de filan kelepir bulunur, ucuza halletmiş olursunuz.
-
Yağın 6 litresi bana 120 lira civarına geldi. Tabi ben toptan fiyatına alıyorum, normalde dışarıda %50 daha pahalıya satılıyor. Castrol'ün, Mobil'in muadil yağları daha da pahalı.
-
Arabaya şu yağı koyduruyorum. Hadi hayırlısı...
-
@Vega S40 zaten BMW 3 serisinin muadili değil. C segmenti bir araba. S60 ile karşılaştırmak daha mantıklı olur. S60 bana göre 3 serisine göre daha güzel bir araba, daha geniş ve güvenli. Ancak Türkiye'de yaşıyoruz, piyasa şartlarını da göz önünde bulundurmak lazım. Volvo'nun servis ağı hala yeterli değil, satışları düşük, bu yüzden gayrı resmi servisleri de az. Yedek parçası zor bulunuyor. Bulunduğunda pahalı oluyor, çünkü satan adam tekel gibi oluyor. İkinci elde de çok hızlı değer kaybediyor. Yani alıp 10 sene kullanılacaksa fazla sıkıntı olmaz ama birkaç seneye satacaksanız o zaman üzebilir. Ben tercihimi BMW'den yana yapardım, hatta arada A4'e de bakardım. Bir ara 1.6L motorlu A4'ler vardı, onlar da ilgi çekici olabilir.
-
Ya hep merak ettiğim ama öğrenemediğim birşey var, aklıma gelmişken burada sorayım. Önceki Tomb Raider oyununda adanın yerli halkının hikayesi çok boş bırakıldı. Yani kim bu adamlar? Oni denen dev elemanlar var, ellerinde acaip gürzler taşıyorlar, zor ölüyorlar filan, bunlar nedir? Doğa üstü yaratık mı, farklı bir ırk mı, büyülü mü, robot mu, uzaylı mı? Hadi onları geçelim, adadaki diğer elemanlar (dev olanlar değil de, yine Japon olup normal insan gibi olanlar) nasıl yüzlerce yıldır erkek erkeğe o adada kalıyorlar? Görünüşe göre ana karayla bağlantı kesilmiş, orada gizli gizli yaşıyorlar gibi birşey. Nasıl ürüyorlar, kendilerini nasıl gizliyorlar? Hani adadan kurtuldu hatun ama hikayenin o kısmı da havada kaldı.
-
Katılıyorum ve arttırıyorum: Robotize şanzımanların yeni nesil olanları (VW DSG mesela) frene basıldığında zaten boşa alıyor, daha doğrusu kavramayı bırakıyor. Debriyaja basılmış gibi oluyor. Dururken de zaten frene basılacağı için ayrıca vitesi boşa almak gerekmiyor. CVT'lerde viskoz kavrama var, onlarda zaten aşınacak birşey yok.