-
Mesaj sayısı
1.087 -
Üyelik tarihi
-
Son ziyareti
-
Days Won
55
İçerik türü
Profil
Forum
Blogs
Everything posted by lawnmower
-
Geçen ay sipariş ettiğim Tronsmart MicroUSB kablo seti geldi. Üç tane 1 metrelik kablodan oluşuyor set. Şu arkadaş yani: http://www.aliexpress.com/item/Tronsmart-TS-MUP1-Micro-USB-to-USB-Cable-3-Pack-1M-3FT-3/32379119994.html 7$, yani kabloların tanesi 7 liraya filan geliyor. Kaliteli kablo için çok iyi fiyat. Kabloların görünümü oldukça basit, hatta üzerinde Tronsmart yazmasa birazdan yazımıza konuk olacak ultra ucuz kablodan ayırt edilmesi güç ilk bakışta. Öyle cicili bicili birşey beklemeyin, düz kablo işte. Diğer konuğumuz ise Nillkin'in hem MicroUSB, hem de Apple Lightning bağlantı imkanı sunan yassı kablosu. Linki şu: http://www.aliexpress.com/item/CE-Certificate-100-Nillkin-2-in-1-Fast-USB-Data-Sync-Charging-Cable-For-iPhone-5S/32411550813.html Ben 5$'a aldım, şimdi 4.75$ olmuş. Bu tek kablo fiyatı tabi, o yüzden yukarıdaki ürüne göre fiyat biraz yüksek. Diğer yandan hem daha uzun (1.2m), hem de Lightning bağlantısı da sunuyor. Apple'ın müşteri yolma yongasından var sanırım içinde, telefona takınca "bu kablo orjinal değil abi, telefonun yanarsa karışmam ha" uyarısı çıkmıyor. İyi yani. Testimizin üçüncü konuğu Valueline marka yassı kablo. Teknosa satıyor. Fiyatı 15 lira. Uzunluğu 1 metre. Farklı renkleri mevcut. http://teknosa.com/urunler/110271551/valueline-vlmp60410r1-00-usb-2-0-kablo-a-male-micr Dört numaralu yarışmacımız LG G3'ün yanında gelen kablo. Bunu referans olarak kabul edeceğiz yani. Uzunluğu 1.2 metre. Hep sosyetik takılmak olmaz, halk arasına da inmek lazım. S-Link marka iki ucuz kabloyu da denedim bunları denerken. İkisi de ucuz, 10-12 liralık kablolar. Daha ucuza da kablo var, ama onlara ben telefonumu bağlamam. S-Link'lerin ilki Tronsmart kablolara çok benziyor, kalınca ve sanki biraz kısa. Diğeri ince, soketi Apple'ın kablo soketlerine benzetilmiş, uzunluğu 1.2 metre. Sırasıyla S-Link 1 ve S-Link 2 diyeceğim bu arkadaşlara. Son olarak, Çin'den aldığım ucuz kabloyu da denedim. Tanesi 1.6$, yani yuvarlak hesap 5 liraya filan geliyor. 1 metre boyunda. http://www.aliexpress.com/item/1m-Full-copper-Micro-USB-Data-Cable-1M-Data-sync-Charger-cable-USB-Charging-Cables-Cabo/32226708975.html Tipi biraz garip ama olsun. Özellikle 2 amper geçirebildiğini iddia eden ucuz bir kablo ararken bunu buldum. Daha ucuz kablolar da var ama işte geçirgenlik önemli. Herhangi bir marka belirtilmemiş maalesef. Bir ekleme daha. İhtiyacım olmadığı halde sırf merakımdan Orico'nun kablosunu da aldım, denedim. Bu kablonun özelliği standart USB ucunun (micro olmayan tarafın yani) çift taraflı takılabilmesi. Böylece ters takma, takamama filan olmuyor. İttiriyorsunuz giriyor. Biraz zorlanıyor sanki ama giriyor neticede. MicroUSB soketi de ufak tasarlanmıl, kılıflarla sıkıntı yaratmıyor. 5$ civarına bulunuyor 1 metreliği. Farklı boyda olanları da mevcut sanırım. http://www.aliexpress.com/item/ORICO-Micro-B-USB2-0-Cable-for-Your-Phone-and-other-Device-BDC-10/32499958978.html Kabloların hepsini LG G3 telefonun yanında gelen, 1.8A akım verebilen standart şarj cihazıyla denedim. Her kabloyu yaklaşık bir dakika boyunca bağlı tutarak denedim. Ölçüm için Ampere uygulamasını ve Nexus 4'ü kullandım. Ampere çok doğru ölçmüyor belki ama mukayese için kullanışlı. Burada amaç karşılaştırabilmek zaten. Test sonuçlarını minimum ve maksimum değerler şeklinde veriyorum. Tronsmart: 800mA - 810mA Nillkin: 810mA - 810mA Valueline: 750mA - 780mA LG orjinal kablo: 790mA - 810mA S-Link 1: 400mA - 610mA S-Link 2: 600mA - 610mA Markasız Çin Kablosu: 780mA - 810mA Orico: 810mA - 810mA Telefon şarjdan söküldüğünde ölçülen değer: (-230mA) - (-220mA) Şimdi, sırayla gidelim. Tronsmart kablolar tam F/P canavarı. Hem ucuz, hem de orjinal kabloyla aynı performansı veriyor. Ben beğendim. Tekli satılmıyor, paketi açıp tek tek satanlar da pahalıya satıyor. Bunların bir de iki tane çok kısa, iki tane orta boy (bunlardan yani), iki tane de ekstra uzun (2 metreye yakın) kablodan oluşan seti var. Onun da fiyatı makul. Kablo lazımsa bu alınır. Nillkin çok iyi. Orjinal kablodan daha iyi. Bağladığımda 810mA gösteriyordu, bir dakika boyunca ne düştü ne çıktı. Kıymetli cihazları bağlamak için ideal. Evde Apple cihazı varsa onu şarj etmesi de ekstra avantaj. Malzeme kalitesi filan çok iyi. Bulabileceğiniz en iyi kabloyu istiyorsanız bundan alın, çünkü gerçekten iyi. Kusur bulamadım resmen. Valueline kablo öyle çok özel bir ürün değil. Yeterli kalitede, hafiften akım dalgalanması oluyor ama yine de fena değil. Nillkin veya Tronsmart kadar iyi olmasa da hemen her Teknosa'da satılıyor olması avantajı. Soketleri biraz kaba yalnız, 90'ların bilgisayar kabloları gibi. Bu soketler çok sağlam görünüyorlar ama göründükleri kadar dayanıklı değiller. Ara sıra indirime giriyorlar, o zaman almak mantıklı olabilir ama 15 lira bu kabloya bence fazla. LG'nin OEM kablosu zaten referans olarak girdi teste, fiyatını da bilmiyorum. 10 lira filan değilse zaten çok pahalı diyeceğim çünkü diğer tarafta 15 liraya Nillkin var ve daha güzel. S-Link'in kısa kablosu tam çöp. Akım kafasına göre dalgalandı. Taktığımda 400'dü, sonra 600'e çıktı, sonra 500'lere düştü, indi, çıktı filan. Bir kampanyadan ucuza almıştım bunları, normalde telefon filan bağlanmaz. Bu dalgalanma pilin canına okur. S-Link'in ikinci kablosu (ince uzun olan) biraz daha iyi, ama yine de yeterince iyi değil. Akım stabil, dalgalanma yok, ama kablo direnci yüksek. Telefonu bozmaz ama şarj süresini uzatır. Bu iki kablonun yukarıdakilere göre tek avantajı mağazadan anında alınabilmeleri. Yoksa hem fiyatları yüksek, hem de kaliteleri kötü. Ucuz ve markasız Çin malı kablo beni şaşırttı. Markalı kablolarla neredeyse aynı performansı veriyor. Fiyatı da çok uygun. Bağlantı noktaları biraz kaba, daha sade tasarlansa daha güzel olabilirmiş. Dayanıklılık konusunu bilemem, ucuz kablolar genelde çabuk ölüyor ama şu anda (yani yeniyken) performansı kutudan çıkan orjinal kabloya denk. Beğendim, tavsiye edebilirim. Orico kablonun performansı çok iyi. Nillkin'den farksız. Çift taraflı takılabilmesi kabloyu sık sık söküp takanlar için avantajlı olacaktır. Fiyatı biraz yüksek gibi geldi bana, ama "birkaç $ fazla olsun, ama çok iyi olsun" diyenlerin tercih edebileceği bir kablo işte. Sonuç olarak; eğer çok acil ihtiyacınız yoksa buradan kablo almayın. Bakın bunlar kapalı ambalajda satılan, "sözde kaliteli" kablolar. Aynı fiyata Çin'den çok daha iyisini almak mümkün. Çin kablolarının performansları da gayet iyi, hiç "2700 liralık telefonumu emanet ediyorum ama yanmaz inşallah" demeye gerek yok.
-
Hepsi aynı hızda gelmiyor. Farklı posta şirketleriyle gönderiyorlar, bir de yoğunluğa göre değişebiliyor. Arkadaş için ekran camı sipariş ettim, iki haftada geldi. Kendim için ondan 10 gün önce sipariş etmiştim, hala gelmedi.
-
Chicken tax yüzünden Amerika'ya cansız ticari araç (panelvan işte) sokulması çok maliyetli. Ford Connect'i burada üretip Amerika'ya ihraç ettiğimiz dönemde buradan oraya (aslında aha pahalı olan) camlı koltuklu model gidiyordu, gümrük çıkışında ufak bir tesiste camları, koltukları, döşemeleri filan sökülüp panelvana dönüştürülüyordu. Olmayan birşey değil yani, firmalar vergilerin etrafından dolaşmak için yapabiliyorlar böyle şeyler.
-
Düzenlemede bahsedilen fiyat matrah alınan ülkeye giriş fiyatı. Daha sonra buna vergi ekleniyor. Anahtar teslim fiyat üzerinden vergi hesaplanamaz.
-
Ya bizim millet olarak kronik hastalığımız bu. Hep en tepedekini hedef alıyoruz kendimize. Otomobil mi üreteceğiz? O zaman Volkswagen, Renault, Fiat gibi olmalıyız. Teknoloji mi üreteceğiz? O zaman Intel, Samsung, Seagate filan gibi olmalıyız. Kafada hep bu var. Halbuki mesela otomotiv sektöründe ülkemizde pek bilinmeyen "niş" otomobil ve aksesuar alt sektörleri var. Seri üretim değil, özel yapım, az sayıda, ama kaliteli ürünler üretmekten bahsediyorum. Birsürü "coachmaker" denen firma var, daha tarihleri boyunca bir tane motor veya şanzıman üretmemişler. Mekanik parçaları (genelde komple altyapıyı) büyük üreticilerden alıyorlar, el yapımı kasa ve iç mekan ekleyip uçuk fiyatlara "bu araba sadece bende olsun" diyen zenginlere satıyorlar. Porsche'yi, Ferrari'yi çok sıradan bulup buna yönelen müşteriler var. Bizde işçilik ucuz. Millet olarak el becerimiz de fena değil. Malzeme de var. Gayet yapılabilirmiş yani. Tabi tren büyük ölçüde kaçmış. Artık biraz zor o sektöre girmek. Yine de bitmiş değil tabi, ciddi gayretlerle olur. Mesela Rimac diye bir Hırvat firması var, 2009'^da kuruldu. Yaptıkları arabalara fuarlarda tüm gazeteciler hayran kalıyor. Hırvatistan yav, iç savaşın daha dün bittiği ülke bu. Otomotivle ilgili hiçbir endüstriyel yatırım yokken, yan sanayi filan yokken bunu yaptılar. Bizde de olabilir eğer güzel çalışılırsa. Bir de komple arabadan ziyade aksesuar kısmı var işin. Bulgaristan'daki Vilner bunun en güzel örneğidir. Adamların uzmanlığı deri. Dünyanın en kaliteli derisini üretiyorlar. Bugatti, Bentley, Rolls Royce gibi ultra lüks segment arabaların hepsinin koltuklarındaki deri Vilner'den geliyor. Ayrıca müşteri isteklerine göre mevcut normal arabalara da deri iç mekan filan yapıyorlar. Bulgaristan'ın ekonomisi bizimkinin onda biri filan, zaten genç nüfus da pek kalmamış (Schengen bölgesi sayıldığından serbest dolaşım var, kaçabilen tüm Bulgar gençleri Almanya'ya filan kaçıyormuş). E öyle köklü bir firma da değil, zaten Bulgaristan'ın kapitalist ekonomiye geçişi 1990 filan. Daha eski olamaz firma. Demek ki çalışınca ve kafayı çalıştırınca oluyor. Sonuçta deri inekten geliyor, inek orada da inek, burada da inek. Bizde çok daha iyisi olabilirdi. Olabilirdi ama olmamış, çünkü bizde zamanında dış ticaret açığının önüne geçmek için ithalat kısıtlanmış. Süper zengine süper lüks özel yapım araba üretmek için önce o adamın kullandığı türde arabaları tanımak lazım. O yıllarda internet yok, dergiler filan varsa bile vasat. İnsanlar Maserati, Bentley, Rolls Royce nasıl oluyor bilmiyorlar, bilmeyince ona göre fikir geliştiremiyorlar. Bildikleri sadece gurbetçilerin getirdiği (ve çoğu boş donanımlı) Mercedes'ler filan. Ömründe film izlememiş birine yönetmenlik yaptıramazsınız. Bizdeki durum "çocukların ahlakı bozulacak" diye sinemayı yasaklayıp sonra film çekmeye çalışmak gibi birşey. Sonra işte Şamil filan oluyor, ömründe Ferrari'yi Lamborghini'yi sadece Turbo sakızlarında görmüş adam onlara rakip olmaya çalışıp kendini rezil ediyor. Keşke böyle sırf herşeyi bizim olsun diye kimsenin beğenerek binmeyeceği şeyler üretmek yerine bu yazdığım türde sektörlere girebilsek. Çok daha kazançlı olurdu Türkiye için.
-
Hemşerim sen nasıl Türksün, 3 haftadan öncesini hatırlayamaman lazım, niye soruyorsun böyle geçen seneyle ilgili soruları?
-
Mate 9 Türkiye'ye gelebilir. P9 çok sattı, almak isteyenler stokta bulamıyorlar. Bu ilgi sonrası Mate 9 da gecikmeli de olsa gelir bence. Pahalı olur tabi yurtdışına göre.
-
ZMI 10K tavsiye ederim. Xiaomi yine, ama metal kasa değil (kenarları bir şeyleri çizmez) ve şekli telefonla cepte taşımaya daha uygun. http://s.aliexpress.com/AJV3Azmy
- 15 replies
-
- taşınabilir
- şarj
- (ve %d tane daha)
-
Humble'da sorun olmaz. Zaten spam yapan bir site değil. Humble Bundle'ın paketler halinde sattığı keyleri sonradan tek tek ve daha yüksek ücretle satan elemanlar vardı (muhtemelen Türktür bunlar ve DH forum üyesidirler). Bu hesap ekleme olayı o zaman geldi. Bir ara Humble Bundle key vermiyordu, doğrudan hesaba ekliyordu bu şekilde.
-
KZ kulaklıklar çok methediliyor. 11.11 fiyatları da makul. Bir çeşit yapayım diyorum, değiştire değiştire kullanırım. Şu modeller çok popüler. Farklı fiyatlarda, farklı ses kalitesine sahip ürünler. KZ ATE: En ucuzu bu. 11.11'de 4$ altına iniyor. Gerçi o linkte birsürü model var, hangisi o fiyata inecek bilmiyorum ama diğer sitelerde 10$ civarına satılıyor. Bakır sürücü varmış bunda. Ses kalitesi iyiymiş, bass güçlüymüş. Xiaomi Piston 2'nin biraz daha bass ağırlıklı olanı gibi diyor deneyenler. 3-5$ olursa düşünülmeden alınır. Anladığım kadarıyla kablosu da değişiyor. https://www.aliexpress.com/store/product/KZ-ATE-Copper-Driver-Ear-Hook-HiFi-In-Ear-Earphone-Sport-Headphones-For-Running-With-Foam/1358152_32337313320.html KZ ED9: Bu da uygun fiyatlı seçeneklerden. Bunun sesi de Piston 2'ye benzetiliyor ama ufak bir fark var. Kablosu değişmiyor ama kulaklığın silikonla sürücü arasındaki ufak borusu değişiyor. O boru sesi etkiliyormuş. Bass için olanı takınca çok güçlü ve güzel bass veriyormuş, diğerini takınca daha dengeli ses veriyormuş. 11.11 fiyatı 9$, gayet alınası ürün. https://www.aliexpress.com/store/product/KZ-ED9-Super-Bowl-Tuning-Nozzles-T-Shaped-Driver-Monitoring-In-Ear-Headphones-HiFi-Earphone-With/1358152_32372852938.html KZ ZST: Beğendiklerimin en pahalısı bu. 11.11'de 17$ olacak. Çift sürücülü, hibrid tasarım. Xiaomi Hybrid'den daha doygun ses verdiği iddia ediliyor. Kasası daha büyük olduğu için bana mantıklı geldi. Bu ve ATE modeli görünüm itibariyle şu çok pahalı kulaklıkları andırıyorlar zaten. Bunun da kablosu değişiyor. https://www.aliexpress.com/store/product/KZ-ZST-Armature-Dual-Driver-Earphone-Detachable-Cable-In-Ear-Audio-Monitors-Noise-Isolating-HiFi-Music/1358152_32731877739.html Xiaomi aynı anda sadece bir kulaklık modeli satıyor. Bu KZ sadece kulaklığa odaklanmış bir firma olduğundan birsürü modeli var. Mesela ED9'un yenisi ED10 var, ama o daha basit bir model. Çift sürücülü başka modeller de var, ama hepsi ZST kadar başarılı değil. O kadar çok model olunca kafa karışıyor tabi. Bu yüzden de Xiaomi kadar öne çıkamıyorlar. Model sayısına ve firmanın yaşına (birkaç senelik firma sonuçta) bakarsak adamlar ayda bir yeni model çıkarmış gibi birşey. Ben genel olarak beğendim bu üç modeli. Eğer bu aralar kulaklık almayı düşünüyorsanız bir inceleyin derim.
-
Ben yeni MS klavyelerini beğenmedim. Daha doğrusu pahalı buldum. Bunların (bana göre) daha iyisi olan Apple klavyeleri daha ucuz. Hem metal kasa filan. Düz olandan bahsediyorum tabi, ergonomi olandan değil.
-
Kışın dar lastiğin daha iyi olduğu söylenir ama bu sadece tekerleklerin gömüleceği kadar yoğun karda geçerlidir. Mantık da şudur: Dar lastik küçük alana daha fazla ağırlık bindirerek karın içine daha sağlam gömülür ve altta ezdiği karı daha güzel sertleştirir, böylece daha sıkı tutar. Ancak Kanada'da yaşamıyoruz, kış boyunca yerde kar olmuyor. Kar yağmadığı durumlarda geniş lastik her türlü daha iyidir.
-
Olmaz ama sen yine de dar lastik takma.
-
Samsung 850 EVO 250GB kullanıyorum. Sıkıntı yok, memnunum. Masaüstü sistemde kullandığım için ısınma gibi şeylere pek bakmıyorum ama sorun olacağını sanmam. Samsung'un yazılımları da güzel.
-
...
-
Bunu bloga yazdım, buraya da koyayım, bulunsun. Pixel in, Nexus Out - Google bize ne etti? Haberleri yeniden yazmayacağım. Google geçtiğimiz günlerde yeni telefonlarını duyurdu. Yeni Google telefonları Pixel ismiyle anılıyor ve önceki Nexus modellerine göre daha pahalıya satılıyor. Bunun yanında bu modeller özellik olarak daha iddialı, ayrıca sadece Pixel cihazlara özgü bazı yazılımsal özellikler var artık. Zaten başlıktaki "Google bize ne etti?" sorusunun cevabı da burada gizli. Android telefon piyasasında Google'ın önceki cihazlarını saymazsak hemen her telefon kendi üreticisinin geliştirdiği (veya cihazlarına yüklemek için lisansını satın aldığı) bazı yazılımsal özelliklerle gelir. Yani çoğu markalı telefon standart Android'in üzerine birşeyler koyar. Tabi bu hep olumlu yönde olmaz ama sonuçta bir fark vardır. Android'e bir sürümde eklenen bazı özellikler genelde bir önceki sene Samsung, LG gibi markaların tepe modellerinde gördüğümüz özellikler oluyor. Tabi bu özellikler Google tarafından verilince tüm cihazlara geliyor, bir markayla sınırlı kalmıyor. Mesela ekran bölme özelliği önceden sadece Samsung'da vardı bildiğim kadarıyla, artık Android 7 kullanan tüm telefonlarda olacak. Tabi Android sürümlerini ilk alan telefonlar Nexus'lar olduğundan bu nimetlerden de en fazla ve en hızlı onlar yararlanıyordu. Google yeni telefonlarında işte bu dengeyi bozdu. Yeni telefonlarıyla yeni bir strateji izlemeye başlayan Google artık tıpkı diğer üreticiler gibi telefonlarına "kendine has" özellikler ekleyecek. Bu özellikler sadece Pixel telefonlarda çalışacak. Önceden bu böyle değildi, mesela Samsung kullanıcısı da Google'ın standart Android yazılımlarını kullanabiliyordu (istisnalar hariç), ama mesela Samsung'un kendi yazılımı başka markaya yüklenmiyordu. Şimdi Google da tıpkı Samsung, LG veya HTC gibi yazılımları kendine has yapacak, sadece kendi cihazları kullanacak. Şimdi mesela ücretsiz bir uygulamayı veya hizmeti düşünün. Amatör proje filan işte. Sonra bu çok tutunca geliştiricisi bunu ücretli yapmaya karar veriyor, ama tabi herkese bunu dayatamıyor. Ücretsiz sürüm aynen devam ediyor ama özellikleri kırpılıyor, en güzel özellikler sadece ücret ödeyen "premium" müşterilere özel oluyor. Google'ın Android'e yaptığı da aynen budur. Bazı özellikler sistemin içinde var (veya gerekli donanım var), ama sadece Pixel'de çalışıyor. Standart Android o ücretli uygulamanın ücretsiz "kırpılmış" versiyonu gibi oldu artık. İşin bir de ironik kısmı var. Google üreticileri standart Android'in fazla dışına çıkmamaları, herşey için kendi yazılımlarını kullanmamaları konusunda yönlendiriyordu. Hatta çoğu üretici 2016'da çıkardığı telefonlarda kendine has bazı yazılımlardan vazgeçip Android'in içinde gelen standart işlevleri tercih etmeye başlamıştı. Google diğer firmalara bunu öğütlerken kendisi tam tersini yapmaya başladı. Mesela Android'in bir kamera uygulaması var, ama Pixel'in kendine has, daha gelişmiş bir kamera uygulaması var. Neden farklı uygulama kullanılıyor? Android'in kamera uygulaması yetersiz mi? Eğer öyleyse ve elinde daha iyisi varsa neden herkese sunmuyorsun bunu? Herkese sunsun diyorum ama esas kastettiğim Nexus kullanıcıları. Zira geçen sene veya önceki sene hiç de makul olmayan fiyatlar ödenerek alınmış olan Nexus 6, Nexus 6P ve Nexus 5X modelleri şu an üvey evlat durumuna düştü. Önceki modeller zaten eskimişlerdi, ama bu üç model hala güncel donanıma sahip ve mükellef telefonlar, kullanıcı sayısı da az değil. Benim düşündüklerimi elbette Google'ın yöneticileri de düşünmmüşlerdir, bunun getiri ve götürülerini hesaplamışlardır. Ancak telefonunu her yenilediğinde tercih listesinin ilk sırasına güncel Nexus modelini koyan kullanıcıların şimdi de koşa koşa Pixel almaya gideceklerini düşünüyorlarsa fena halde yanılıyorlar. Şimdi biraz daha fazla para kazanmak için yapılan bu sistem değişikliği uzun vadede pahalıya patlayabilir. Diğer yandan, Google saf Android'le gelen ve hızlı güncellenen uygun fiyatlı telefon açığını (böyle bir ihtiyaç var sonuçta) Android One platformunun sınırlarını biraz daha genişleterek kapatmak isteyebilir. Ne olacağını göreceğiz, ama mevcut durumda Google kimseyi mutlu etmiyor, edemiyor.
-
Huawei, Xiaomi, Oppo veya diğer markaların sektörü ele geçirmesi biraz da masaüstü bilgisayar piyasasında 20 sene önce yaşananlara benziyor. Hatırlarsınız, eskiden "markalı" bilgisayarlar sektöre hakimdi. Çoğu kişi kullandığı teknolojinin HP'ye, Dell'e filan özgü olduğunu sanıyordu (çünkü reklamlarda böyle anlatılıyordu). Sonradan insanlar aslında bunların herşeyinin başka başka firmalar tarafından üretildiğini ve bu "teknoloji markalarının" aslında sadece montaj yaptığını farketti. Sonra da küçük ve yerel markalar arttı, toplama bilgisayar piyasası coştu. Telefonda da olan bu. İnsanlar Huawei ile HTC arasında dağlar kadar fark olmadığını görüyorlar yavaş yavaş. Kameraları hepsi Sony'den alıyor. Ekranlar genelde Sharp üretimi. Flash yongalarını üreten birkaç firma var, birinden biri oluyor. İşlemciler zaten ya Qualcomm, ya Mediatek, ya da bunlara benzer yapıda üreticinin kendi markası. Neden gidip aynı donanımlar için iki kat para versin ki adam? Fark mutlaka olur, biri diğerinden daha cilalanmış olur belki ama işte o fark da zaman içerisinde kapanıyor. Büyük markaların sorunsuzluk gibi bir özellikleri de yok, aynı sorunları hepsi yaşayabiliyor. Üstelik Çinli markalar tasarım ve özellikler konusunda daha cesur davranabiliyorlar. Mesela Samsung'un piyasada 100 tane modeli var ama hepsi birbirine benziyor, ama telefonun arkasına her zaman açık olacak e-ink ekranı koymayı Yotaphone akıl ediyor, veya telefonu az daha kalın yapıp 5000mAh pil kullanmayı ilk Lenovo deniyor. Mevcut büyük üreticilerin statükocu tasarım anlayışı bence bu firmaların sonlarını hazırladı. Ellerinde bu kadar kaynak varken bunu kullanmadılar, şimdi de sıkıntısını çekiyorlar.
-
Neticede istedikleri kadar yasaklasınlar, bir sürü eğlenceli şey öğrendik.
-
Bu zaten sürpriz değil. Android telefonlar yaygınlaştığından beri tüketiciler birşeyler istiyor, üreticiler başka şeyler veriyor. Biz büyük pil istiyoruz, onlar ince telefon yapıyorlar. Biz bloatware yüklü olmayan telefon istiyoruz, onlar daha fazla yüklüyorlar. Biz hızlı güncelleme istiyoruz, onlar "telefonu olduğu gibi sev" diyorlar. Millet artık sıkıldı. Huawei filan daha iyi değil belki ama daha ucuz.
-
Dev firmalar da hata yapar ama aynı hatayı bir ay arayla iki kere yapmazlar. O kısım garip geliyor bizlere. Yoksa sadece teknoloji sektöründe bile hemen her firmanın aşırı kusurlu ürünleri oluyor. LG de çok büyük firma ama G4'^le patladı mesela. Apple'ın iPod Nano'larının pilleri şişiyordu bir zamanlar. Olmaz diye birşey yok ama pili şişen iPod'un yerine gönderilen yeni ürünün de pilinin şişmesi pek mümkün değil. Normal değil yani, olasılığı çok düşük. Bu arada HTC de roketlemiş. Türkiye piyasasından çekiliyorlarmış. Üst düzey yöneticilerden saha elemanlarına kadar birsürü kişinin işine son vermişler. LG olayını da araştırdım biraz. Vodafone'daki eleman sanki köşedeki bakkalı tarif ediyormuş gibi "abi üç kere aynı şikayetle servise gidip gelince sen tüketici hakem heyetine başvuracaksın, sonra oradan karar çıkacak, sen paranı alacaksın" diyor. Yani bunu öyle basit ve rahat anlatıyor ki, günde 3-4 kişiye anlatıyor herhalde, otomatiğe bağlamış. Ekşi sözlükte LG'ye baktım, şikayet dolu. Herkes de servislerin telefonlara cevap vermemesinden, daha da kötüsü hakem heyeti kararı olmasına rağmen ödeme yapılmamasından şikayetçi. Başıma bela almışım ben.
-
G4'te bir de hatalı tasarlanmış anakartlar yüzünden bootloop problemi vardı sanırım. Aynı şeyden mi bahsediyoruz bilmiyorum. G3'te de tam olarak arıza sayılmasa da ekran çözünürlüğüne yetmeyen donanım yüzünden düşük performans ve aşırı pil tüketimi sorunları vardı. Şahsen nefret ettim ben kendilerinden. İlk defa da başıma gelen musibetler ve tembellik yüzünden iyi birşey olacak sanırım. Telefon ben Tayland'a gitmeden önce arızalandı. Tatil sonrası servise götürürüm diye acele etmedim. Tatil dönüşü zatürre oldum. Tam iyileşmişken bacağım kırıldı. Telefonu bir türlü servise yollayamadım. Demek ki bunlar olmasa da telefonu daha erken yollasam G4'ü çakacaklarmış. Neyse, bakalım ne olacak...
-
Başka ülkeleri bilemem. Bizde çok yapılan hiledir. Ürün servise verilir. Servis ürünü yasal servis süresi içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı (yedek parça yoktur, yoğunluk vardır, unutulmuştur, vs.) onaramaz. Normal kullanıcının anlamayacağı bir parça değişimi yaptıklarını söylerler (genelde anakart değişir). Tabi arıza devam eder. Kullanıcı ürünü tekrar servise yollar. 20 iş günü daha kazanırlar. Ben adaptörü bozuk olduğu için şarj olmayan HP laptopu servise verdim, yasal servis süresinin dolduğu gün geri geldi. Formatlamışlar ve anakart değişmiş (yersem). Arıza devam ediyor tabi. Şarj olmayan cihaz servise geldiğinde ilk olarak farklı adaptörle denenir. Bunu onlar da biliyor. Arızayı görüyorlar ama bilinmeyen bir nedenle onarmak yerine geri gönderiyorlar. LG servisinin yaptığı da aynen bu.
-
O zaman ben değişim filan isteyeyim mümkünse, LG başa bela olur.
-
Bu bilginin kaynağı var mı? LG telefonum serviste, bir kere onarılmadan geldi, geri gönderdim. Vodafone'daki eleman LG ve Samsung yedek parçalarının temininde sıkıntı olduğunu, bazen bu yüzden yasal servis süresini aşmamak için geri yolladıklarını söyledi. Tabi bu resmi bilgi değil.
-
Dediğim gibi, herhangi bir modelde olsa inanırım da, Note serisinde olunca garip geliyor bana. Hadi ilk partide arıza çıktı, ama yenilenen seride de aynı arızanın devam etmesi hiç normal değil. Bu böyle "Samsung malzemeden çalıyor, zaten taklitçi şerefsiz firma" şeklinde açıklanabilecek birşey değil. Samsung'un Android telefon üreticileri arasında çok öne çıkmas ve rakipleriyle aradaki makasın fazla açılması herkesin hoşuna gitmiyor tabi. Güncelleme konusunda birşeyler yazacaktım, geçen hafta saçma şeylerle uğraştığımdan yazamadım. Telefonlardaki yavaşlama konusunda herkes işletim sistemlerinin yenilendikçe sisteme daha fazla yük bindirmesine kabahat buluyor ama işletim sisteminden ziyade uygulamalar ve tüketilen içeriğin ağırlaşması esas sıkıntıyı yaratıyor. Örneğin, Facebook uygulaması 2-3 sene öncekine göre çok daha büyük, daha fazla kaynak tüketiyor ve önceden olmayan birçok özelliği içeriyor. Dahası, mesela 2-3 sene önce Facebook akışı daha çok fotoğraf / link / metin tabanlıyken şimdi herkes video yüklüyor veya canlı yayın yapıyor. Tüm bunlar sisteme yük bindiriyor. Facebook sadece bir örnek. Facebook kullanmasanız bile kullandığınız (daha doğrusu kullandığmız) tüm uygulamalar zaman içinde daha zorlayıcı hale geliyor sistem açısından. Eskiden WhatsApp düşük kaynak kullanımı olduğu için tercih edilirdi. Şimdi, hele grup sohbetleri varsa cihazın canına okuyor. Hiç uygulama kullanılmasa bile gezilen web siteleri filan eskiye göre çok daha fazla kaynak tüketiyor. Artık girdiğimiz siteler bir nevi tarayıcı içinde çalışan uygulamaya dönüştü. Eskiden zayıf bilgisayarlar için "internete girer, ofis işlerine yeter" deniyordu. Şu anda tarayıcılar deli gibi ram tüketiyor, aynı ölçüde işlemci kullanıyor. Aynı şey mobil tarayıcılar ve siteler için de geçerli. Sanılann aksine, özellikle Android tarafında işletim sistemi yeni versiyonlarla biraz daha hafifliyor. Mesela 4.4.4 ile gayrıresmi olarak gelen, 5.0.0 ile de resmen zorunlu olan ART eski Dalvik'in yerini alarak performansı ciddi oranda arttırdı. Android'e düşman olanların çoğunun bahsettiği sistem şişmesi ve donanıma göre fazla düşük performansın sebebi Dalvik'ti zaten. ART ile bu sıkıntılar büyük ölçüde bitti. Apple'da da, Android'de de güncellemelerde sistemi yavaşlatan şey getirilen ek özellikler oluyor. Eğer bu özellikler kapatılabiliyorsa (maalesef her zaman kapatılamıyor, özellikle Apple'da) devre dışı bırakıldıklarında performans ve pil tüketimi olmas gereken hale geliyor. Güncelleme her zaman şart değil ama üreticinin cihazı problemli sürümde bırakması da iyi değil. Hemen her işletim sistemi ilk çıktığında problemli olur, zaman geçtikçe yamalar gelir, bu hatalar düzeltilir. Bu iOS'ta da, Android'de de, Windows'ta da böyle. Mesela LG G3'e Android 5.0.0 geldi ama ondan sonra bir sene boyunca hiçbir güncelleme gelmedi. 5.0.0 da acaip problemli, performansı sıkıntılı bir sürümdü. Memory leak yüzünden telefon boşta beklerken (cebimdeyken yani) kendi kendine ısınıp pili tüketiyordu. Güncelleme böyle durumlarda önemli. LG telefonu 5.1.1'e (gayet düzgün ve stabil) güncellese ve sonra da "Android 6 geç gelecek, hatta hiç gelmeyebilir" dese kimse şikayet etmezdi. @@Ozan Başeski, Ozan Abi, özgürlük kimi için istediği şarkıyı zil tonu yapabilmektir, kimisi için ek uygulama kullanmadan cihaza dosya atabilmektir, kimisi için de istediği tarayıcıyı performans kaybı olmadan kullanabilmektir. Apple'ın stabilite ve performans konusunda daha önde olduğu doğru, ama diğer taraftan Apple güvenlik gibi gerekçelerle kullanıcıyı çoğu konuda kısıtlıyor. Aslında bu durum Apple'ın şirket politikası gibi birşey. Daha Steve Jobs'ın evinin bodrumunda Steve Wozniak'la birlikte ilk bilgisayarları yaparken Steve Jobs'ın "fazla kurcalanamayan, minimum kullanıcı müdahalesiyle çalışan", onların tabiriyle "walled off" bilgisayarlar istediği biliniyor. O yıllarda bu komutlarla, sürücülerle, ayarlarla uğraşmadan sadece fişe takıp çalıştırmak anlamına geliyordu. Diğer sistemlerde 40 çeşit ayar gerekiyordu zira. Şimdi de aynı şey telefonda yaşanıyor. Apple bizim için en ideal kullanım senaryosunu hazırlayıp önümüze koyuyor. Farklılaşma istemiyorlar. Onların önerdiği kullanım senaryosuyla mutlu oluyorsan ne ala. Ancak mesela zaten elinde olan telefondan zaten önünde olan bilgisayara sadece seçtiğin birkaç fotoğrafı aktarmak için ek uygulamalar kullanmak veya yan yana duran bu cihazlar arasındaki bağlantıyı bulut üzerinden yapmak sana saçma geliyorsa (bana geliyor) özgürlüğün kısıtlandığını hissediyorsun.