Memlekette dolandırıcılığın coşmasıyla ilgili bir sohbette bunları yazmıştım, kaynayıp gitmesin diye buraya ekliyorum.
Dolandırıcı dediğimiz adamlar sizin bizim gibi değil. Kafa bu yöne çalışıyor. İkna becerileri çok kuvvetli. Olaylar basit anlatılıyor ama çok daha komplike gerçekleşiyor. Ön hazırlığı filan var. Hustle dizisindeki gibi resmen, hedefi inceliyorlar önce.
Mesela Ercan benim yanımda işe girmeden önce onu bana getiren adamla birlikte beni incelemişler. Benim önceki elemanımda şikayetçi olduğum ne varsa Ercan bunun tam tersi olarak geldi bana. Öyle ayarlanmış yani. Ben mesela önceki elemanımın üst baş ve temizlik konusundaki özensizliğinden şikayetçiydim. Adam neredeyse pijamayla gelecek. Ercan takım elbiseyle geldi bana, bir süre de hep takım elbiseyle takıldı. Bunun gibi şeyler.
Genel olarak ilk başta bir şekilde güven veriyorlar. Kendilerini çok ahlaklı (kişisine göre dindar) veya zaten başkasını dolandırmaya ihtiyaç duymayacak kadar zengin olarak tanıtıyorlar. Artık hipnoz mu desem, sosyal mühendislik mi desem, bir şekilde karşıdakini buna ikna ediyorlar. Sonra da hep olumlu şeyler oluyor. Deneyim harika yani. Sonra bir anda ufak bir pürüz çıkıyor. O pürüzü çözmeye çalışırken zaten olan oluyor. İşte bir akraba ölüyor da cenazeye gidilmesi gerekiyor, veya bankada bir sıkıntı çıkıyor biraz beklemek gerekiyor filan. Genelde zamanla alakalı şeyler oluyor bunlar. Bu dediğim kısa dolandırıcılıklarda geçerli tabi. Ercan meselesi gibi uzun dönem hadiselerde herşey daha komplike.
90 sonrası özel kanalların açılması ve başını Televole programının çektiği "zenginlerin çılgın hayatı" temalı programlar normal vatandaşa daha önceden de biraz bildiği ama detayını bilmediği şeyleri gösterdi. Daha doğrusu, bazı gerçekleri vatandaşın gözüne soktu. Daha sonra önce internet, sonra da sosyal ağlarla birlikte vatandaş bu gözüne sokulan şeyin maddi yönünü de tam detaylı öğrenir oldu. Yani mesela eskiden "X futbolcu spor arabaya biniyor" şeklindeydi vatandaşın bildiği, bu daha sonra "X futbolcu Porsche 911 Turbo'ya biniyor" şekline dönüştü, en sonunda da "X futbolcu liste fiyatı 500000€ olan, sadece 100 tane üretilmiş Porsche 911 Turbo Special Edition'a biniyor" oldu. Yav adam kendince hesap yapıyor, benim maaşım o arabanın sadece yakıt masrafına bile yetmez diyor. İşte bir noktada kopuyor olay. Toplumun genel olarak yozlaşmasının sebebi de bu zaten. İnsanlar artık çocuklarının okuyup mühendis, doktor, avukat filan olmasını istemiyorlar. İnsanlar çocukları futbolcu, şarkıcı, dizi oyuncusu, müteahhit filan olsun istiyorlar. Eskiden top oynamak için okulu asan çocuğu babası döverdi, şimdi okula gitmek için futbolu aksatan çocuğu babası dövüyor.
Neticede bu gelir dengesizliği ileriye bakıp "ne uzar ne kısalır" diyen adamı çıldırtabiliyor. İşte adamın ahlak duygusu önemli, kimisi üzülmekle kalıyor, kimisi "sikerim ulan bu hayatı, çalarım çırparım ben de o arabaya binerim, dünyaya bir kere geliyoruz" diyor. Dolandırıyor, çalıyor, çırpıyor, günü kurtarmaya çalışıyor. Tefeciden borç alıp pavyona gidiyor adam, şampanya açtırıyor. Zira normal maaşla çalışsa şampanyanın şişesini bile göremeyecek.
Entellektüel kesimin saçma bulduğu dini meseleler bu konuda bir miktar toparlayıcı görevi görüyor. Ahiret korkusu olmasa çok çok daha kötü olurdu durum.
İşte bu çalıp çırpmalar bir noktadan sonra alışkanlığa, yaşam biçimine dönüşüyor. Mesela şimdi dolandırıcılık yapan ama yine sürünen bir adama (Ercan mesela) iş verin, yapabileceği basit bir iş olsun ve makul bir maaş verin, mesela 10K filan olsun, önce kabul eder ama sonra bırakır gider. Halbuki dolandırıcılıkta eline o kadar para geçmiyor, burada en azından peşinden kimse gelmeyecek, gece rahat uyuyacak. Olmaz ama, o Ali Ağaoğlu gibi olmak istiyor. Şirketin vereceği 320i ona yetmez, 740 olacak. Haftasonları arkadaşlarla birkaç kadeh rakı içmek yetmez, boğazda gazinoda şampanya patlatacak. Dünyaya bir kere gelmiş, bunları yapacak. Yoldan çıkmış artık, dönüşü yok.
Devletin çok ciddi önlemler alması lazım. Adalet mülkün temelidir lafı bunu anlatır. Adalet olmazsa mülk korunamaz, kimse de o mülk için çalışmaz. Bu düzen böyle devam ettikçe daha fazla insan Ercan olacak, daha az insan dürüstçe çalışıp birşeyler edinmek isteyecek. Bir keresinde Burger King'de kasadaki adamla kapının önünde milletten yemek isteyen çocuklarla ilgili sohbet etmiştim. Adam bana çocuklardan birini gösterip "bu zaten burada çalışıyordu, bizim arkadaşımızdı" dedi. Eleman düzenli maaş aldığı işyerinden istifa edip aynı işyerinin kapısının önünde dilenmeyi seçmiş kariyer olarak. Sadece bu bile birşeylerin yanlış olduğunu gösteriyor. Komplesini okuyacak sabrı gösteren herkese görüştüğümüzde küçük Starbucks kahvesi ısmarlıycam.