AranelSurion

Üye
  • Mesaj sayısı

    323
  • Üyelik tarihi

  • Son ziyareti

  • Days Won

    7

Everything posted by AranelSurion

  1. Bu yorumu bir noktada bekliyordum ama hemen 10 dakikada değil. F76 serinin diğer oyunları kadar iyi değil, yine de Fallout isminden beklentiye girmeyip kendi halinde değerlendirince fena değil. Bu oyunun aldığı nefretin çoğu Fallout isminden dolayı. RPG oyunu değil de aynı evrende geçen hack'n slash spinoffu dersen gayet oynanıyor, 7/10 falan alır o tür içerisinde. Zaten NPCler, diyalog, karar verme mekanikleri de çıkınca geriye keşfet, öldür, loot, tekrar şeklinde bir post-apocalyptic wasteland temalı H&S oyunu kalıyor. Ben türü ve temayı sevdiğim için hava hoş. Fallout serisinin devam oyunu gibi görmemek lazım. FO5 çıkarsa / çıktığında motordan önce oyunun temel mekaniklerine odaklansalar ben daha çok sevinirim. FO3 gibi olsun o da yeter, üs falan kurmayalım, alakalı alakasız her mekaniği dahil edip ilginç olmaya çalışırken frankenstein olmasın.
  2. Bu arada, çoğunluğun ilgisini çekmeyecektir tahminimce ama FO76, herhalde satışların da kötü gitmesiyle key sitelerinde €10 civarına satılır olmuş. Tüm kötü yorumlara ve serinin en zayıfı olmasına rağmen, atmosferi için oynarım derseniz fiyatı iyi.
  3. "En son ne aldınız" dan çıkıp buraya geldim. Son iki haftadır çok oyun oynayamadım, ama fırsat buldukça Fallout 76 oynuyorum. Modern Fallout 'ların en zayıfı olduğu kesin, en baştan "always online" olayının bu oyuna ne kadar uymadığını oynarken daha iyi anlıyorsunuz. Haritada bir grup adam, çoğu zaman kimseye selam bile vermeden herkes SP veya arkadaşıyla coop oynuyor. Bunun için adamlar NPClerden, diyalog sisteminden vazgeçti, akıl alır gibi değil. 3, NV veya 4 'ün üzerine koyduğu bir şey de pek aklıma gelmiyor. Ha belki 4 'teki Minecraft klonu medeniyet kurmaca ve Preston Garvey 'in komple var olmaması artıları olabilir. Ben Fallout 'un evrenini/atmosferini çok sevdiğim için, FO76 'yı da birkaç yüz saatlik ekstra içerik olarak keyifle oynuyorum tabii yine de, bir takım sitelerden €12 'ya almış olmamın da etkisi var. Bunun dışında, biraz Tropico 6, biraz da Satisfactory ve Forager oynadım. Hiçbirinde çok ilerlemedim ama sonuncusu tam eskinin Flash oyunları gibi, tırt görünüp bağlıyor kendine, fena bir oyun. Bu hafta yeni GPU 'yu beklerken elde HD4600 ile kaldım, sanırım ya Solitaire, ya da 3DS oynayacağım sadece.
  4. 5 sene önce bugünlerde aldığım GTX 780 Classified 'ımı en az 1 sene daha götürürüm diyordum, maalesef bozuldu. Önce FO76 'da crash etmeye, sonrasında başka oyunlarda, özellikle de "Furry E (GPU memory burner)" testinde bilgisayar restart etmeye başladı, BIOS 'da dahi artifactler vs. derken, açılmaz oldu alet, bir anda değil, bir haftada yavaş yavaş aramızdan ayrıldı. Söküp baktım, pek bir şey anlamadım ama sanırım VRAM 'de bir problemi var. Yerine Mediamarkt 'dan MSI Ventus XS RTX 2060 siparişi verdim. Daha düşük güç tüketimi var, biraz daha boyutu da küçük gibi. EVGA 'nınki kadar sessiz ve kaliteli olacağını zannetmiyorum ama fiyatı uygundu, bir de sanki bu seride xx60 'lar daha da çok f/p açısından mantıklı gibi. Mediamarkt.de 'nin kampanyası ile, yanında bir de 480GB Sandisk SSD Plus veriyorlar. Zaten SSD almam gerekiyordu, çok iyi denk geldi. Biraz dandik ama beleşse baldan tatlıdır dedim. Gelince Windows 'u buraya kurup, bilgisayarı ilk aldığımda yaptığım, sıkıntılı ve düşük performanslı SSD caching 'i (Intel SRT) iptal edeceğim. Bu arada, 5 sene geçti, çok da takip etmiyordum şimdinin ekran kartları dolma bile sarıyordur beklentisiyle başladım alışverişe, anca 2080 'ler 4K 60fps veriyormuş, x60 'lar falan 1440, hatta 1080p için öneriliyor görünce şaşırdım. Bir süredir oyunları 1080p Medium, bazı ayarları Low 'a kadar indiriyordum yeni oyunlarda, bakalım artık Ultra 'da efektler mi çok inanılmaz gerçekçi, oyunlar mı çok acayip güzel görünüyor, bir numarası var herhalde bu kartların. Şimdi düşününce aklıma gelen bir güzellik, Freesync 'i (şanslıysam) kullanabilmek olacak. Bir de bu hafta dişçiye gittim, bana elektronik diş fırçası önerdi. Bunların trilyon çeşidi var, aynı markada bile. Ben Philips Sonicare ProtectiveClean 4300 'ı aldım. Çok afilli değil ama sensörü, sesli uyarısı var, hızı da yüksek. Aslında diş ipi de kullanmam gerekiyormuş, ona çok üşendiğim için sanırım bir ara Waterpik veya Airfloss 'lara da bakacağım.
  5. Benim aklıma hemen şu geldi: http://www.squid-cache.org/
  6. Ne zaman konu underrated oyunlara gelse ben hep aynı oyundan bahsediyorum, yine öyle yapacağım. The Secret World. Videodan pek bir şey anlaşılmıyor ancak benim için TSW, gelmiş geçmiş en iyi MMORPG oyunudur. Horror/Lovecraftian bir evrende, modern zamanda geçiyor. Oyunun hikayesi Illuminati vs. "secret society"ler etrafında döndüğü için bütün paranoyak conspiracy teorileri bu oyunda kendine yer bulmuş. Bir defa, milyon diğer MMO gibi ok atıp kılıç kuşanmıyorsunuz. Silahlar ve occult yetenekler falan var. Bütün zonelar, karakterler orijinal. Şimdiye kadar bir MMO 'da gördüğüm en keyifli lore bu oyundaydı. Mob tasarımları, oyunun atmosferi (ki daha çok singleplayer tadı veriyor, instancelar çok küçük) aynı şekilde çok iyi. Zannederim ki ilk defa bir MMO 'da senaryoyu, karakterleri bu kadar pür dikkat takip etmişimdir. Class olmadan, zamanla bütün skillere sahip olup onlardan deckler kurduğunuz bir gameplayi var. Çeşit çeşit questleri var, MMO 'ların klasik "at boku toplama" tarzı questlerinden bıkanlar için "investigation quest" denen, baya baya web tarayıcınızı açıp araştırma falan yaparak bulmacalar çözdüğünüz questler bile var. MMORPG tabii ki herkese hitap edecek bir tür değil, ancak türü seviyorsanız, bu oyun bu türün en kıymeti bilinmemiş oyunu. Not: Bunu reboot edip SWL diye f2p bir oyun yaptılar, berbat ettiler mi bilemem ama orijinal TSW sunucuları da hala açık. Bir ara "New Player Experience" diye bir patch çıktı, ondan sonra oyunun korku kısmı biraz baltalandı çünkü önceden genel MMOların aksine neredeyse her yaratığa kolayca ölebiliyordunuz, NPE sonrasında biraz klasik MMOlar gibi kral oldu herkes. Bir süredir oynamadım ama bir pro-tip vereyim: ilk zone olan Kingsmouth 'ta zombileri falan görüp "bu ne lan zombi, bu mudur" diye çıkmayın. Birkaç saat o kısmı oynadıktan sonra asıl oyuna başlıyorsunuz çünkü.
  7. Birkaç hafta önce Overwatch aldım, bu sıralar onu oynuyorum. Son bir senede iyice unutmuşum online FPS 'leri, gelen giden tokatlıyor pek iyi değil durumlar. Onun dışında, bugün Remember Me 'yi bitirdim. Sonlara doğru iyice film gibi oluyor, özlemişim böyle oyunları. Şimdi We Happy Few 'a devam edeceğim, arada da kafa dağıtmak için For Honor veya Two Point Hospital. Yeni Diablo sezonuna kadar böyle devam.
  8. Driverla uğraşma falan konusu biraz kişiden kişiye değişiyor. Bence lafı edilecek iş değil, yalnız "konsolcu" birkaç arkadaşla tanıştıktan sonra fikirlerim değişti bu konuda. Bilgisayar kimi adam için çok karmaşık bir alet, nvidia.com 'dan bir driver bulup indirip kurmak falan büyük iş. Bir de yılda en az bir kez dandik bir driver çıkar, o da bu arkadaşa denk gelirse uğraşsın dursun artık. Kimi oyuncunun tüm oyun aktivitesi ekstra birkaç kol alıp, her yıl o yılın FIFA 'sını almak, ya da çok heyecan ararsa PSN neyi ücretsiz veriyorsa onu açıp iki takılmaktan ibaret. Bu tarz oyuncuya sırf bunun için bilgisayar toplatmak, onun az da olsa bakımıyla uğraştırmak falan külfet, üstelik pahalıya da gelir muhtemelen, hiçbir avantajından da faydalanmazlar. O adamlar için PCMR pek geçerli değil.
  9. Son birkaç haftadır Starcraft 2, arada Diablo 3 ve Minecraft SkyFactory3 oynuyorum. Arada BF1 falan oynadım ama kafama sıktılar tabi. Bu hafta The Division aldım, beğenirsem biraz da ona takılacağım sanırım.
  10. Steam 'da The Division bu hafta sonu 50 lira. Son indirimde 70 'lerdeydi, bu kadar düştüğünü hatırlamıyorum daha önce. Ben aldım, hiç yoktan SPsi ve atmosferi iyi diyorlar, onun için oynayacağım.
  11. Sıradan/uyduruk olanları geçersek şu ikisini kullandım: Logitech G15v2 Logitech G710 G710 'u gittiği yere kadar, daha uzun süre kullanırım muhtemelen. Cherry MX Blue switchler tam istediğim gibi, sağlam ve görsel olarak da güzel bir klavye. Bundan sonra belki, bir arkadaşın kullandığı Kinesis Advantage var, onu bir yoklayabilirim. Yalnız alışamazsam kötü, bir de alet çok kaba tabii:
  12. @lazsa Off yapmayı denediniz mi? Bunun test edilebildiği UFOlu falan bi site vardı ghostingi oradan net şekilde görüp, ayarlarınızı ona göre yapabiliyorsunuz. Bendeki LG de bazı ayarlarda bariz şekilde ghosting yapıyordu, ayarladıktan sonra şuan hiç yapmıyor mesela.
  13. Ben de LGnin benzer bir modelini aldım 27", aynı ayar var. Internet 'te genellikle "Off" önerilmiş. Şimdi linkini hatırlamadığım ama kolaylıkla Google 'dan bulunabilecek bir "ufolu ghosting testi sayfası" var epey popüler. Orada yaptığım testte Off dışındaki tüm ayarlar çılgın gibi ghosting yapıyordu, o sebepten Off öneriyorum ben de.
  14. Ben ters başladım aslında. Önce Grim Dawn 'ı oynadım, sonra Diablo III ve RoS 'u. Grim Dawn 'ın atmosferi daha karanlık, daha çekici diyebilirim, ama ben D3 'ü tercih ederim açıkçası. D3 çok daha akıcı bir oyun, GD 'nin dövüşlerinde D3 kadar keyif almadım. GD 'de lore daha kuvvetli, D3 'te ise sinematikler efsane. Karakter tasarımları, item tasarımları falan daha güzel Diablo 'da. Benim için en ayırt edici fark ise end-game oldu, GD 'yi bir defa keyifle bitirdikten sonra ikinciye gidesim gelmemişti (ondan önce Torchlight 2 'yi üç defa bitirmiş olmama rağmen), D3 bu açıdan tam benim istediğim uçsuz bucaksız end game olanağını sağladı. Adventure Mode, paragon sistemi falan kendi başına Diablo 'ya inanılmaz derecede değer ve replayability katan özellikler benim gözümde. Aynı mekanları aynı olay zincirinde turlamaya tercih ederim bunu. Sezon sistemi de keyifli D3 'ün, az sayıda da olsa yeni item ve cosmeticlerle falan online tarafı canlı tutuluyor. Daha "polished" bir oyun D3. Eski halini bilmiyorum tabii, RMAH dönemlerinden çok kötü yorumlar hatırlıyorum, ben RoS sonrası geldiğim için bir şey diyemeyeceğim. Zamanında büyük keyifle Titan Quest oynamıştım. Grim Dawn tam olarak TQ diyebilirim.
  15. Belki görmeyenler vardır: Humble Monthly Bundle 'da Quake Champions, Elder Scrolls Online ve açıklanmayan bir grup indie $12. Adının Monthly olması sıkıntı olmasın: ödemeyi yapar yapmaz iptal edebiliyorsunuz, parasını ödediğiniz bundle sizde kalıyor.
  16. Bu arada Humble Bundle 'da çok uygun fiyata Quake Champions (ve yanında bir şeyler daha) satılıyor şuan. Ben oynadım biraz, Q3 seviyorsanız muhtemelen sevmeyeceksiniz ama, gelecek vaat ediyor/oyalanırım diye alınabilir.
  17. 1500 TL~ civarına 4K monitör bakıyordum, şu iyi görünüyor: LG-27UD58-B. [1] 27" LED IPS, 4K, 5ms, FreeSync mevcut. Reviewları iyi. Benim görebildiğim kadarıyla tek önemli eksiği renk gamutu, ve belki de ikinci DP olmayışı ama çok da sorun değil benim için. Daha çok yazılım işlerinde, okuyup yazmak için kullanacağım monitörü, arada oyun da oynarım diye alıyorum. İlk hedefim ekran alanı kısacası. Benim gibi benzer amaçlarla, yüksek çözünürlüklü, eli yüzü düzgün monitör arayanların bu fiyat aralığında bir göz atmasını önerebilirim. Samsung 'un 28" li benzer fiyatlara bir modeli var, maalesef TN panel olduğundan çok incelemedim onu. Başka önerilere de önümüzdeki birkaç gün içinde tetiği çekene kadar açığım. [1] https://www.amazon.de/gp/product/B01LBQ3QCA/ref=oh_aui_detailpage_o00_?ie=UTF8&psc=1 Paralel bir not olarak, 2016 ve üzeri MBP 'dan HDMI 2.0 ile 4K@60fps görüntü alma peşindeyseniz linkteki adaptörü öneriyorlar. Ben desktopuma DP bağlayacağım için bunu da laptopa alacağım: https://www.amazon.com/gp/product/B01K9S0VYM/ref=ox_sc_act_title_1?smid=ATVPDKIKX0DER&psc=1
  18. Google Maps kullanıyorum: navigasyonu iyi, yer sormada çok başarılı, durak eklenebiliyor, trafiği sürekli dikkate alıp daha kısa rotalar önerebiliyor. Bütün istediklerimin bir arada olduğu bir çözüm görmedim ama aralarında en iyi çalışanı bu. Gizlilik açısından da, birine konum bilgisi vereceksem bunun Yandex veya IBB olmasındansa Google olmasını tercih ederim. Ankara için trafik bilgisini ben yeterli buluyorum, en olmadık ara sokakta bile biraz sıkışıklık olduğunda bunu ekrana yansıtabildiğini gördüm. Apple Maps 'i zamanında kullanırken çok saçma yerler seçtiği olurdu, Google Maps 'in rotaları çok daha iyi. Apple Maps "Ankamall" 'ı bilmiyordu, ben Google Maps 'ten köşe başındaki kebapçıyı bulabiliyorum. Şimdi iyileştirmişlerdir tabii. Daha iyi olabilecek yanları: Hız sınırı bilgisi yok. (Sygic 'de vardı), Waze gibi kaza, polis vs. topluluk destekli veriler yok. iOS uyumluluğu süper değil, Siri 'ye "beni eve götür" deyip Maps 'i seçemiyoruz, bu tabii Apple tarafında buna API verilmemesinden de olabilir. Not: Seçeneklerde Apple Maps unutulmuş.
  19. Son yılların hızla popülerleşmeye başlamış olgularından biri de E-Eğitim oldu. Kimine göre bildiğimiz anlamda üniversite eğitiminin/resmi eğitimin bir alternatifi, hatta sonu olabilecek özel girişimler imkan dahilinde. Bana göre alınacak daha çok yol var (en başta da kredibilite ve iş dünyasında bir karşılığa dönüşmesi mevzusu) , ancak bu işin önü de açık. Kendim bir kaç farklı platformu, hem bir şeyler öğrenirim, hem de bu sektörü tanırım gibi düşünüp inceledim. Henüz bu işin bir standardı oturmuş değil, her servisin kendine göre yoğurt yiyişi var. Benim gördüğüm bazı servislerin kendilerine göre önemli artıları şöyle: (genellikle ilgimi çeken CS alanında kurslardan yola çıktım, zaten en sağlam kurslar genelde bu konuda. Tabii başka branşlar da var.) Mesela Udacity 'de size bir interpreted programlama dili anlatılıyorsa, eğitmen konuyu anlatırken arada "mesela sence şu neden böyle" gibisinden "doğru cevabı olmayan quiz" (normal quizlerin haricinde) ekrana gelebiliyor, veya mesela şimdi gel sana elmayla armutu toplayacağın kod yazdıralım diyor, konuyu anlatırken önünüze şak diye Python ekranı gömülü geliyor, kodu yazıyorsunuz ve sistem kontrol ediyor, gibi. Freecodecamp 'e bir baktım, orası Udacity gibi sanal üniversite ortamı tadında değil, sadece CS, hatta sadece web programlama ağırlıklı gibi, ancak mesela onların tarzı da kendine has. Eğitim tek bir koldan, "focused" ilerliyor. Konu pratik bir konu olduğu için, işleyişi de pratik yapmak gibi akıllıca bir hamlede bulunmuşlar. Bir ekranda, anlatım solda, sizin çalışma alanınız ortada, yaptığınızın sonucunu gördüğünüz ekran sağda tasarlanmış. Bİr de mesela "kredibilite" konusuna ilginç bir bakış getirmişler, FCC bir sertifika ya da "nano-degree" tarzı kelime oyunlu belgeler falan vermiyor, onun yerine belli bir noktaya erişince bir non-profit için ihtiyaçları olan bir işi yapıyorsunuz. Hem vakfa -seçilebiliyor hangisi olacağı- bir faydanız dokunuyor, hem o yaptığınız iş sizin belgeniz/deneyiminiz oluyor. Kimi servisler -Udacity tarzı- daha aktif eğitim ağırlıklı, sistem otomatik olmasına rağmen ruhsuz değil, sürekli bir input, "derse katılım" istiyor. Bazı servislerde ücretli olarak katılırsanız, ödevler/sınıf içi katılım vs. mevzuları unlock olmuş oluyor. Kimileri ise -genellikle daha eski servisler- pasif, size gösterilen videoyu izleyip, textbook okuyorsunuz. Kimileri sırf bu iş için kurulmuş, iddialı şirketler. Bazıları da bilindik, büyük okulların yan hizmeti gibi. E-Eğitim 'in avantajları çok, tabii henüz oturmamış çok şey de var. Klasik eğitime alternatif olamayacağını düşünenler var, tabutuna son çiviyi çakacağını düşünenler de var. Kısaca, self-learning, mooc, e-eğitim mevzularını burada konuşalım. Nereye gider, ne artıları/eksileri var, girip beğendiğimiz kurslar var mı vs. Konuyla ilgili çok güzel bir yazı: http://www.shirky.com/weblog/2012/11/napster-udacity-and-the-academy/
  20. Nier Automata, Prey ve PC 'ye gelen Bayonetta 'yı oynuyorum. Hepsi birbirinden keyifli, Prey hafiften gerilimli Bioshock-umsu bir tarzı var, henüz birkaç saat oynadım ancak çok keyif aldım, hikaye güzel, ortam güzel, gameplayde yani bildiğiniz Bioshock aslında, arada kaybolup gitmemesi gereken bir oyun. Nier Automata 'da da kamera açılarından faydalanarak oyun bir sürü çeşitli türe göz kırpıyor, : 2d shooter, izometrik shooter, geometry wars tadında aksiyon, 3rd person vs. hepsi var, onun dışında esprili, post-apokaliptik bir dünyası var. Bugları ve teknik sıkıntılarından ötürü çok gömüldü ancak yılın sağlam oyunlarından biri bu aslında. Bayonetta 'yı hiç tanımazdım, seveni varsa alınmasın "hatunlu DMC" olarak görüyorum, türü sevince güzel. Bunlar dışında arada Witcher 3'e devam ediyorum, çıktığı günden beri oynayıp daha main storyi bu yakınlarda bitirdim, şimdi ilk DLC 'deyim, hikayesi olsun, progression açısından devamlılık sağlaması olsun çok iyi gidiyor.
  21. cron kullanabilirsiniz. 2 de başlatır, 8 de durdurursunuz.
  22. Kendim başlayana kadar, kadın karakterle ilgili yorumlara, özellikle de feminazi muhabbetine temkinli yaklaşmıştım, paranoyak ergenler abartıyordur diye düşünmüştüm ama customization ekranında hakikaten, bilerek yapmadan nasıl denk getirilir aklım almayan saçmalıklar var. Altı üstü 11 tane saç türü koymuşlar, 2017 'de çıkan bir RPG oyununa. Bu 11 saç türünden "kadınsı" diyebileceğim 1 (bir.) model var, geri kalanın büyük kısmını en azından Türkiye 'de sokakta göremezsiniz LGBT yürüşleri dışında. Uzun saç tercih eden ME 'de kadın karakter oynamasın. Sözde karakterleri "özelleştirilebilir" yapmışlar, "Lip Thickness" ayarını 0.00 'a düşürüyorum, hala Bülent Ersoy 'a benziyor dudaklar. "Cheek Width" ve "Cheekbone Width" i sıfırlıyorum, normalde anoreksik bir karakter çıkması lazım, yanaklar hala bir oturuşta domuzu yer bitirir gibi. Bir tek saç renklerinde güzel tercihler var, ancak şu haliyle içinize sinen bir ME:A karakteri yaratmak yetenek ister, siz ne yaparsanız yapın karakter vasat görünmeyi başarıyor. Kore MMO 'larında bile çok daha kaliteli karakterler ve özelleştirme kabiliyeti var.
  23. RasPi kullanıyorum, başka işlerime de yarıyor tabii ancak medya tarafında Kodi, Couchpotato ve Sickbeard ile çok iyi iş çıkarıyor. Dizileri, Filmleri arayüzden ekliyorum, malum ortamlara ulaştığında otomatik indirilip medya oynatıcının arayüzünde görüntüleniyor. Kodi 'nin otomatik altyazı indirme, kütüphane oluşturma vs. temel özellikleri de gayet iyi. Tek sıkıntı x265 desteği yok, ancak her release in mutlaka x264 olanı da olduğundan, "x265" i blacklist edip geçtim sadece. TVde müzik dinlemediğimden o tarafı bilemiyorum tabii.
  24. Aslında bunun için ekstradan screen kullanmanıza gerek yok, şöyle yapabilirsiniz: ./uygulama & (sonuna & ekleyip background ediyorsunuz) disown ./uygulama (ya da disown <process id>) Bunun güzelliği çok muhtemelen sisteminizde disown komutu illa ki vardır, job yönetimi zaten en azından bashte mutlaka var. Ek bir araç kullanılırsa, yine aynı işi yapan çok hafif bir çözüm daha var, adı "nohup", "nohup komut &" şeklinde çalıştırırsanız işinizi arkaplanda çalıştırır, outputu nohup.out dosyasına yazar.
  25. Sonic Colors çok keyifli bir oyun, 3D Sonic 'ler arasında belki de en başarılısı. Bu arada, 3DS aldığım için çok takip etmiyordum ama, epeydir yapımı devam eden Citra 'da da gelişmeler var, kararlılık olarak çok yol alınmış, performans da oturur herhalde yakında.