Whooosh

Elektrik ile ısınmak pahalı bir şey öncelikle, bunu unutmamak lazım ama klimanız inverter ise dışarının ısısından +5 dereceye kadar çok ekonomik ısınma sağlanabilir. Klima ile ısınılır mı? Tabii ki. Hatta doğalgazın olmadığı bazı yazlık şehirlerde insanlar kışı klima ile geçiriyorlar. Klimanın sıcak yada soğuk çalışması arasında bir fark yok. Klima, iç ve dış üniteleri arasında ısı transferi yapan bir alet. Yani yazın soğuk üflerken evin içindeki ısıyı alıp dışarı atıyor, kışın ise dışarıdaki ısıyı alıp içeri üflüyor. (Evet, kışın ortasında dışarısı -10 derece iken bile dışarıda ısı var)

Tarkan sürpriz oldu ama bu olaylar bilmediğimiz bir şey değil. Bir dönem tamamen yabancı şarkılara türkçe sözler yazılarak geçiştirilmiş. Özellikle Ajda Pekkan bu konuda en güzel örnek. Fakat bu "yahudi şarkısı" betimlemesi tuhaf olmuş. Çünkü o şarkıların büyük bir kısmı fransızca ve ingilizce iken "yahudi şarkısı" demek tuhaf. Ayrıca biz çok uzun süre yahudilerle birlikte yaşadık, bugün sayıları az da olsa yaşamaya devam ediyoruz. İsrail'deki hemen hemen her ailenin geçmişinde bu topraklarda yaşamış birileri vardır. İki toplumun müziğinde de bir diğerinden ezgiler bulmak çok normal. Ezgiler yakın olunca daha kolay sevilip benimseniyor sanırım. Bu tek taraflı bir esinlenme değil, İsrail'de de Türk müziklerini bulabilirsiniz. Burada önemli olan kısım bu değil, altına bunu ben yazdım diyip piyasaya çıkarma yüzsüzlüğü. Bence bu açık açık hırsızlık ve gaspçılık. Ayrıca bir şarkının söz yada müziği o eseri seslendiren soliste ait görünüyor ise orada zaten bir durup düşünmek gerekiyor. Paraya ihtiyacı olan yetenekli gençlerin ellerine iki kuruş sıkıştırarak eseri satın alıp kendi isimlerine kaydettirdiklerini biliyoruz. Özellikle hali hazırda onlarca parçanın bir beste/güfte yazarı olduğu iddia edilen ve bir solistin, başka biri tarafından bestelenmiş 1 tane bile şiiri/güftesi yoksa bütün güftelerinin bestesi de kendisine ait ise orada bir şeyler döndüğüne emin olabilirsiniz. Misal Sezen Aksu, Yıldız Tilbe, Aysel Gürel, Selami Şahin, Şehrazat, Nazan Öncel, Ahmet Selçuk İlkan gibi isimler bu yukarıdaki tanımlamaya uymaz. Fakat Gülşen, Tarkan gibi isimler bu tanıma cuk diye oturuyor.

Bir sürü yabancı dizide hemen hemen her bölüm yönetmenler değişiyor. Bazen aynı bölümde birden fazla yönetmenle çalışıldığı da oluyor. Peki bu ne kadar seyirciye yansıyor? Demek ki ekip sağlam ise yönetmen kayda değer bir fark sağlamıyor. Peki ekibin sağlamlığını ne sağlıyor? Para, parayı kim veriyor? Yapımcı.

Oyuncuyu değerlendirmek kolay ama yönetmenin iyisi izleyici gözünden nasıl anlaşılır bilemiyorum. Nasıl oluyor o iş yani, "vay be şu sahneyi nasıl yönetmiş adam be" falan mı diyorsunuz? Şimdi işin senaryo kısmı da var. Belki senaristler o sahneyi güzel yazdı, oyuncular güzel oynadı, görüntü yönetmeni güzel çekti. Daha bunun oyuncu koçu var, müziklerini yapanı, ışıkçısı, görsel efektleri, kostümcüsü, yüzlerce binlerce kişilik kooperatif bir iş bu. Bu kadar kooperatif bir iş nasıl tek adama indirgenebilir ve o şekilde değerlendirilebilir ki?

Bir VR gözlüğüm olsaydı ilk deneyeceğim oyunlardan biri Aerofly FS olurdu sanırım.

Neden müzik dinliyorsunuz? Neden film izliyorsunuz? Neden kitap okuyorsunuz? Neden tiyatro seyrediyorsunuz? Neden spor seyrediyorsunuz? Bunlar gibi bir soru bu. Cevabı da yeteneği gelirtirme, yönetebilme falan da değil. Sanki yapılan tuhaf bir şeymiş gibi neden buna bir sebep bulmaya çalışıyorsunuz ki? Cevabı çok basit;

Saçma bir soru

Herhangi bir riski yok ama takılı cihazların yavaş şarj olması hatta hiç şarj olmaması gibi durumlar yaşanabilir.

Oda sıcaklığının altına düşürmek pek mantıklı olmaz zaten. Terleme yapar.

Aio'larin bir önemli farkı da toplam kütlelerinin hava soğutma alternatiflerine göre çok daha fazla olması. Bu da daha yavaş isinmalarina ve böylece göreceli olarak daha serin çalışmalarına sebep oluyor. Belki kısa süreli testte daha iyi soğuttugu gorulen aio uzun süre yük altında hava soğutmadan daha zayıf çıkabilir. Aio'larin ikinci sorunu ise işlemci çevresindeki vrm gibi bileşenlere hiçbir hava akımı sağlamıyor olmaları. Aio kullandığınız zaman vrm'ler için ekstra fan eklemeniz gerekebilir. Ben 2696'yı yüksek hızlarda ama düşük voltajla kullanıyorum. Bu haliyle iyi bir 240mm aio yeterli geliyor ama "iyi bir tane" 18 çekirdek işlemci özellikle avx yüklerde ciddi ısı üretiyor, hem bu yüzden hem de fan sesi duymak istemediğimden 240'in yanına bir 120'lik kalın radyatör ekledim. Kalınlıktan bahsetmişken radyatör kalınlığı da en az boyutu kadar etkili fakat hazır aio sistemlerde kalın radyatör seçeneği pek yok.

PG bazlı sıvı bileşen kullanılıyor. Bazı firmalar ek koruyucular da ekliyorlar ama ana madde PG. PG sis sıvısı yada elektronik sigara sıvısı olarak da bilinir.

Genelde sıradan klavyeler kullandım. Sayılabilecek pek bir şey yok. Logitech Wave Logitech G13 Logitech G103 Wave çok sevdiğim bir klavyeydi, bugün bulsam yine alırım. Wave'ın kablosuz alıcısı bozulduğu için değiştirmiştim. G13 kullandığım için öyle şatafatlı bir klavyeye ihtiyacım olmuyor. G103'ü de sırf Türkçe Q bir klavyem olsun diye aldım. Mağazadaki en ucuz Türkçe Q klavye buydu. G13 ile G103'ü de şuan kullanıyorum.

3000$ olduğunu da belirtelim. Zaten soğutucuda kullanılan altınımsı renk tonu hedef kitlesinin görgüsüz arap ve çinliler olduğunun işareti.

Özellikle adamlar belirtmişler "büyük ihtimalle sahte" diye

Eğer eski farenizden mumnunsanız ve yeni fare için fazla para harcamak istemiyorsanız ebay yada aliexpress gibi yerlerden yedek parça bulabilirsiniz. https://www.aliexpress.com/item/1pc-new-Metal-Universal-Mouse-Scroll-Wheel-roller-For-Logitech-V550-G9X-M905-G9-alien-Special/32700197026.html https://www.ebay.com/itm/Logitech-Wireless-Mouse-VX-NANO-G9-v550-G9X-M905-wheel-Repair-Part-Replacement/173003177958?hash=item2847caffe6:g:MT8AAOSw9GhYgSGR

DH'de haber mi olmuş DH'de haber olmuş demeyelim de Anandtech'de haber olmuş, Guru3D Anand'ı kaynak gösteri haberi yapmış, DH'de Guru'yu kaynak gösterip haber yapmış diyelim. http://www.guru3d.com/news-story/listing-of-core-i9-and-core-i7-hexacores-for-laptops-surface-online.html https://www.anandtech.com/show/12077/intel-8th-generation-and-9th-generation-processor-lists-leaked-coffee-lake-refresh

Ay canım yaa. Total puanda birinci olamayınca gpu puanlarına özel liste yapmış.

Bir yandan da güzel bir şey, demek ki kendini kanıtlamış ve başarılı bir tasarım. If It Works, Don't Touch It

Kaç senedir aynı soğutucu, rengini değiştirseler bari 10 numara 5 yıldız

Amiens'de duruma göre 1 heavy yada 2 light tank hakkı olabiliyor. Oyunun başında base'den light tank seçilirse ilk bayrağı ele geçirince ikinci tank (light yada heavy) spawn olabiliyor. Eğer base'den heavy tank alındıysa ilk bayrağı alsan dahi ikinci tank hakkı olmuyor. Takım öndeyse sadece tek tank hakkı veriyor. Bilmiyorsun bari sus, ömrüm bununla geçiyor.

Tank çok stratejik bir araç, piyade desteği ile başarılı sonuçlar veriyor ama çok büyük ve hantal. Çok göze batarsa havadan karadan bütün takımın hışmına uğruyor, o zaman yanınızda bir tane piyade bulamıyorsunuz. Defence capturing spawn driver asist falan derken korkunç puan veriyor ama conquest'te oyun kazandırma konusunda daha zayıf. BF1'in tank spawn algoritması zaten çok karışık. Normalde tankın yeniden spawn için bekleme süresi 2dk. 2 dk bir kişinin yokluğu takıma oyun kaybettirmez. Takım zaten öndeyse ve bayrakların çoğunluğunu elinde tutuyorsa sadece 1 tank spawn hakkı veriyor. Daha doğrusu şöyle düşünün, oyunun başında tank için her takıma 150 kredi veriyor. Bütük tank 100 kredi, küçük tank 75 kredi. Misal oyunun başında ilk tankı seçen oyuncu büyük tank alırsa ikinci tank spawn olmuyor çünkü 150 kredinin 100 kredisi büyük tanka gidiyor, geriye 50 kredi kalıyor ve ikinci tank için yetmiyor. Ne zaman ki en yakındaki tanklı bayrak ele geçiriliyor oradan 50 puan geliyor o zaman ikinci tank spawn olabiliyor. Eğer oyunun başında ilk tankı seçen oyuncu küçük tank alırsa ikinci oyuncu ister büyük ister küçük tank alabilir ama üsten iki tank spawn olduysa tank bayrağından 3. tank spawn olmaz. Tank bayrağı yeni bir tank demek değil, 50 tank kredisi demek. Takımın durumuna göre bu tank kredisi dinamik olarak oyun içinde artıyor yada azalıyor. Duruma göre 4 tank hakkı verdiği bile oluyor ama çok sıradışı durumlarda. Misal tank bayrağını kaybettiğiniz anda bu 2dk'lık bekleme süresini sıfırlıyor. Eğer o an boşta yeni bir tank için kredi varsa üssünüzden tank spawn olabiliyor. BF1'de böyle çok karışık ve dinamik bir spawn algoritması var. Buna rağmen insanlar neden ağlıyorlar anlamış değilim. Conquest'te olay bayrakları tutmak, ele geçirmek değil. Elinizde tutamıyorsanız ele geçirmenizin hiçbir faydası olmuyor. Bazen görüyorum misal rush oynar gibi conquest oynuyor takımlar ve yeniliyorlar. Önemli olan bayrakların 3'de 2'sini elde tutmak, ne fazlası ne eksiği. 2/3'ü aldın mı? Konuşlan bekle onlar sana gelsin. Çizgi haritalarda tankı alıp ön cephede piyade ile birlikte savaşmak iyi ama arkadan dolaşılabilecek haritalarda arkanızdaki bayrakları savunacak kimse yoksa siz cephede ne kadar etkili olsanız da kaybediyorsunuz. Çünkü herifler etrafınızdan dolaşıp gerideki bayrakları ele geçiriyorlar. Siz farkına vardığınızda iş işten geçmiş oluyor. Kıssadan hisse tank oynamayı seviyorsanız ve takımınız kazansın istiyorsanız 75 kredilik light tankı alıp geride volta atmak takımın kazanması için yapılabilecek en etkili hareket. %80 işe yarıyor. Piyade ile yardırmak %50 Bir de şunu anlamıyorum, karşı takım 5 bayraklı haritada ortadaki bayrağı tutmuş, deli gibi savunma yapıyorlar. Belli ki herifler kapanmışlar artık, kolay kolay alamazsın orayı. Belki alırsın ama oyun biterken. Buna rağmen takım burayı almak için zorluyor. Bırak orayı diğer bayraklara git, bu japon askerleri inatla oraya saldırıyorlar ve sürekli ölüyorlar.

Tankın sürücüsü iyiyse kaçmak en doğrusu. Benim K/D oranım muhtemelen çoğunluktan yüksek ama takımınız kazanmadıktan sonra sizin kişisel olarak skor yapmanızın hiçbir kıymeti yok diyebilirim. Sadece conquest modunu oynuyorum ve bulursam light tankı kaçırmıyorum. Tank aldığım zamanlarda ise üsse en yakın 2 bayrak civarından pek öteye gitmiyorum. Yani "Arkada pusan ezik no-skill tank" benim. Bunun skill ile falan alakası yok tamamen stratejik. Aksi bir durum olmadığı sürece ben bir light tank ile üsse yakın 2 bayrağı tek başıma koruyabiliyorum. Bu da takımımın geri kalanının diğer bayraklara yoğunlaşabilmesini sağlıyor. Bunun işe yaradığını kendi istatistiğimden görebiliyorum, her üç oyundan ikisini benim takımım kazanmış.

Öyle tabii de insan olmanın gerektirdiği bazı adablar var. Eskiden evde buluşup lan parti AOE falan oynardık. Orada da aramızdan çıkardı bir iki rahatsız. Oyun başlar başlamaz 3-5 asker yapıp en yakınındakine saldırırdı. Tamam geldin öldürdün beni daha oyunun başında, en kral sensin en büyük sensin, tek başına oyna şimdi. Rust'ta da bu böyle. Madem en büyük en güçlü ve tek yaşayan sen olmak istiyorsun, etrafında kimse olmasın istiyorsun o zaman aç kendine bir server tek başına takıl.

Bu aralar Rust'a bakınıyorum. Genel olarak PvP sevmem ve oynamam ama izlediğim videolardan etkilenip denemek istedim. Ortam güzel ama çok acımasız. Oyuncuların çok büyük çoğunluğu köpek balığı gibi hareket eden her şeye saldırıyor. Aşırı bir zorbalık söz konusu. Bir skor tablosu falan olmamasına rağmen sırf zevk için naked'ları öldürüyorlar. Sürekli gergin bir ortam var. Daha selam veremeden kafana mermiyi yiyorsun. Siz ne kadar anti-militarist olsanız da kimseye bulaşmasanız da onlar size bulaşıyorlar.

Japonya'daki 180kmh olayı pek güvenlik ile alakalı değil. Zaten Japonya'da en yüksek karayolu hız sınırı 130kmh falan. 180kmh ile arabaları sınırlandırma olayı japon otomobil üreticilerinin seneler önce bir araya gelip aldığı bir karar. Sebebini bilmiyorum ama resmi bir karar yada yasalarla belirlenmiş bir şey değil bu. Nissan Toyota Daihatsu falan oturup böyle bir karar alıyorlar. Arada bu kararı delenler falan oluyor arada ama genel olarak hala devam ediyor.