Sony'nin dijital fotoğraf makinalarıyla ilk tanışmam, 2004 yılında satın aldığım Cyber-shot DSC-P93 modeliyle oldu. 5 mp fotoğraf çekebilen bu makinayla çok fazla haşır-neşir olmadım; zira kendisi basit bir point-and-shoot kamera idi ve özel günler dışında nadiren kılıfından çıkarılıp kullanılıyordu.
Ancak 2010 yılının Mayıs ayı, hem Sony hem de benim için çok önemli bir zamandı Sony o tarihte, kompakt bir fotoğraf makinası gövdesine DSLR makinalarda kullanılan APS-C boyutunda bir algılayıcı yerleştirip, ayna mekanizmasını da tamamen devreden çıkararak NEX serisini piyasaya sürmüştü. Serinin büyük abisi NEX-5 modelini Türkiye'ye gelir gelmez satın almıştım. Bu makina bana fotoğrafçılığın temellerini ve belki de daha önemlisi, fotoğraf çekmekten keyif almayı öğretmişti. Sony'nin bu kadar küçük bir gövdede bu kadar iyi fotoğraf çekebilen bir makina yaratmasına hayran kalmıştım.
Uğraştığımız her hobide olduğu gibi, elimize geçen ekipmanların daha iyisinin peşine er ya da geç düşüyoruz. Kafamızı sürekli kurcalayan "Acaba?" sorusu ve daha iyi ekipmanın getireceği yenilik ve iyileştirmelere duyduğumuz merak, bizi sürekli daha yenisinin peşinde koşturuyor. Biraz da bu sebepten, NEX-5'le yaşadığımız birlikteliğin bir noktasında makina artık bana yeterli gelmemeye başlamıştı. İşte tam da o dönemde, yani 2013 yılında Sony, Cyber-shot RX1 modelini piyasaya sürdü.
RX1'de Sony yine bir mucize yaratmış ve kompakt bir gövdeye bu sefer 24 mp çözünürlüğünde 35mm tam kare (full frame) algılayıcı sığdırmayı başarmıştı. Üstelik bu algılayıcının önüne, tek başına satılsa ufak bir servet değerinde olacak Carl Zeiss Sonnar 35mm f/2 bir lens de koymuştu.
RX1'in incelemesini Teknoseyir'de izledikten sonra "İşte bir sonraki kameram bu olmalı!" diye düşünmüştüm Pek tabii ki 3000 USD fiyat etiketi taşıyan bu minik dev, bu hobiye ayırabildiğim bütçeyi fersah fersah aşıyordu. Birkaç yıl sonra firma RX1 modelini geliştirdi ve RX1R Mark II'yi piyasaya sürdü. Bu modelde tam kare algılayıcının çözünürlüğü 42 mp'e yükseltimiş ve kameranın otomatik odaklama yetenekleri bir hayli geliştirilmişti. Zeiss 35mm lens de yerli yerinde duruyordu. RX1R Mark II modeli her ne kadar 8 yaşında olsa da, türünün tek örneği olduğu için bugün bile hala 3300 USD fiyatla satılıyor.
O tarihten bu yana Sony'nin hem NEX hem de A6000 serisinden birçok farklı makina kullandım. Ancak RX1 hep bir hayal olarak aklımın bir köşesinde asılı durdu. Ta ki Sony, kompakt sayılabilecek (A6000 serisine eşdeğer) bir gövdede tam kare algılayıcı taşıyan A7C modelini çıkarana kadar...
A7C, 24 mp çözünürlükte 35mm tam kare algılayıcıya sahip bir fotoğraf makinası. Sony'nin E-mount lenslerini takabildiğiniz bu gövdede, 5 yönlü bir sensör sabitleme mekanizması da var. Otomatik odaklama ve odak takip yetenekleri çok gelişkin olan A7C, BSI (Back Side Illuminated) tam kare CMOS algılayıcısı sayesinde çok az ışıkta ve çok yüksek ISO değerlerinde bile çok temiz fotoğraflar çekebiliyor.
Piyasaya çıktığı 2020 yılında 2200 USD fiyat etiketi taşıyan A7C, günümüzde nispeten daha uygun fiyatlara bulunabiliyor. Makinanın fiyatı bütçeme sığdırabileceğim rakamlara gelince, ben de yine Dr. Frankenstein cübbemi giydim ve uzun zamandır hayalini kurduğum "Evdeki malzemelerden RX1R Mark II yaratma projesi"ni hayata geçirmeye karar verdim. Projenin ilk aşamasında da kit lensiyle birlikte bir A7C satın aldım.
Kompakt gövdede tam kare algılayıcımız cepte; ama iş bununla bitmiyor tabii ki. Bu algılayıcının önüne, RX1'deki lensle boy ölçüşebilecek bir lens koymamız gerekiyor. Bu noktada imdadımıza, Sony'nin aynasız tam kare algılayıcılı gövdeleri için ürettiği ilk objektiflerden biri olan Carl Zeiss Sonnar T* FE 35 mm F2,8 ZA (SEL35F28Z) yetişiyor. İlk defa 2013 yılında satışa sunulan bu lensin sıfırı doğal olarak piyasada pek bulunmuyor. Lensin temiz kullanılmış bir örneğini, sıfır fiyatının yarısından da azına 2. el olarak satın alarak bu aşamayı da tamamlamış oldum
A7C & Zeiss ikilisini sokak fotoğrafçılığı için kullanacağım. Sokakta fotoğraf çekerken makinayı daha güvenli ve konforlu taşımama yardımcı olacak birkaç ekstra aksesuar da satın aldım:
Peak Design Cuff Bilek Askısı
A7C Grip
SmallRig 3824 Sony NP-FZ100 Batarya + Şarj Kiti
Aksesuarlardan kısaca bahsetmem gerekirse...
Peak Design Cuff bilek askısı, halihazırda kullandığım Peak Design Slide boyun/omuz askısı ile aynı QR kancalarını kullanıyor. Bu sayede makinayı dilediğinizde boyun/omuzda, dilediğinizde elde güvenle taşıyabiliyorsunuz. Bu sistemin getirdiği kolaylık, konfor ve güvenliğe bir kez alıştıktan sonra vazgeçmeniz çok ama çok zor. Fotoğraf makinalarımda kullandığım en faydalı aksesuarlar olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim.
A7C için tasarlanmış grip, hem daha iyi bir tutuş sağlıyor hem de alt kısma vidalanan metal plaka Arca-Swiss uyumlu. Bu sayede Arca-Swiss uyumlu tripod başlıklarında, başka bir base plate takmanıza gerek kalmadan makinanızı tripoda kolayca takabiliyorsunuz.
SmallRig 3824 batarya ve şarj cihazı paketi ise, A7C için (bence) ilk edinilmesi gereken aksesuar. Sony'nin A7C ile birlikte birçok güncel FF ve APS-C gövde makinasında kullandığı yeni nesil NP-FZ100 bataryalarının kapasitesi yüksek olsa da, orijinalleri oldukça pahalı. Üstelik A7C'nin kutusundan harici bir şarj cihazı da çıkmıyor. Her ne kadar bataryayı USB-C üzerinden makinaya takılı bir şekilde şarj etmek mümkün ise de, bu şekilde şarj yöntemi oldukça kısıtlayıcı. Zira hem şarj süresince makinayı kullanamıyorsunuz hem de makina üzerinden yapılan şarj işlemi biraz uzun sürüyor. Bu yüzden, kapasite olarak orijinalini aratmayan 2 batarya ve harici şarj cihazı içeren SmallRig paketiyle, hem pil hem de şarj sorununuzu kökten çözmüş oluyorsunuz. Piyasadaki birçok muadil NP-FZ100 batarya arasındaki en kaliteli çözümün SmallRig üretimi bataryalar olduğu konusu da birçok kullanıcının ortak görüşü. Üstelik SmallRig bataryalar, tıpkı Sony bataryalarda olduğu gibi şarj yüzdesini de makina ekranında gösterebiliyor.
NEX-5'le başlayan yolculuğumuz A7C ile sürecek. İlk gözağrım olan NEX-5 ile A7C'yi yanyana koyduğumda, son 15 yılda aynasız fotoğraf makinası teknolojisinin nereden nereye geldiğini daha iyi görebiliyorum. Bu sürecin hemen her aşamasında bulunmak, yeni modellerin beraberinde getirdiklerini bizzat deneyimlemek gerçekten çok eğlenceli ve öğreticiydi
Bundan sonra bu hobiye ayırdığım zamanın büyük çoğunluğunu A7C ile geçireceğim... Lakin eski modellerle duygusal bağ mı kuruyorum nedir, onları elden çıkarmaya bir türlü kıyamıyorum...
Soldan sağa: NEX-5, NEX-6, A6000, A6500, A7C
Dipnot: Ne olursa olsun, RX1 hala aklımızın bir köşesinde fısıldıyor