Leaderboard


Popular Content

Showing most liked content on 07-09-2022 in Mesajlar

  1. 13 likes
    UYAR! Bu yazı kabus gibi bir tamirat sürecini içerir. Bugün anten çubuğu nihayet elime geçti ve hemen tamir işine koyulayım dedim. Önce evde tamir edebilmem için 12v'luk bir güç kaynağına ihtiyacım vardı. Bu antenleri ben normalde bildiğiniz 12v 7 ah ups aküleriyle çalıştırıyordum ama maalesef elimdeki tüm aküleri tek tek denedim ama hepsi ölmüş. Ayarlanabilir bir basit adaptörle yapabilir miyim diye baktım ama amper değeri çok düşük olduğundan hiçbir işe yaramadı. Kara kara düşünürken aklıma birden evdeki rgb led şeritleri bağladığım 12 v'luk adaptörler geldi ve güç sorununu o şekilde çözdüm. Tamamdır artık sorun kalmadı bir iki saate halletmiş olurum diyordum içimden. Ama nereden bilirdim bir tamir işinin bu kadar aksilikle devam edeceğini... Daha işin başında anten motorunun kasasını sökmeye başlamıştım ki kalan son bir somun ben çevirdikçe kendi yerinde boşa dönüyordu. Onu yaptım, bunu yaptım yok. Bana mısın demiyor. Somunun vidalandığı parçanın başı vida gibi değil. Başı düz. Kargaburun gibi birşeyle bir yandan o kısmı sıkarken somunu çevirsem açılacak. Ama işte o vidalı kısmın başı plastik içine gömülü. Herhangi birşeyle kavramama imkan yok. Haliyle sinirlerim tepeme geldi. Sonunda başlarım lan bu işe deyip, aldım elime çekiçle ıskarpilayı kontrollü bir şekilde daldım plastik kısma. İnce uçlu kargaburun kavrayabilecek kadar yaraladım plastiği ve oldu. Sırf bu somunu çıkarabilmek için abartmıyorum yaklaşık 5 saat harcadım. Ama sonunda kasayı açabildiğim için keyfim yerine geldi. Artık başka ne sorun çıkabilirdi ki... Sıra kasa içindeki pislikleri vs temizleyip, çarklara, hareketli parçalara gress yağı sürmeye gelmişti. Hemen hallediverdim. Metal çubuğu da motorun gri borusundan geçirip, çubuğun plastik kablosunun başını yerine oturttum mu iş bitecekti. Çok beklersin. Bu dediğimi yapabilmek için motorun kasasına bir vida ile tutturulmuş en dış gri boruyu sökmem gerekiyordu. Vidasını söktüm, boru milim oynamıyor. Çekiyorum olmuyor, döndürüyorum olmuyor. Öyle bir sıkı ki o borunun yerinden çıktığını bilmesem bunu sabit yapmışlar derim, sırf anten çubuğuna orjinal diye verdiğim 640 liranın içime oturmasıyla işi bırakır giderim. İngiliz anahtarıyla sıkıp döndüreyim diyorum boru eğilmeye başlıyor. Çekiçliyorum hiç bir kıpırdama yok. Wd40 sıkıyorum belki araya nüfüz eder diye o da yok. Kafayı sıyırmaya az kaldı. Baktım olmayacak çekiçle bu sefer ince düz bir saatçi tornavidasını elime aldım. Boruyla kasanın birleştiği noktadan plastikle borunun arasına tornavida ucunu çekiçleyerek sokmaya başladım. İlk denediğim kısımda yine ufak bir yerden plastik kırıldı. Tam aksi yönde aynı işlemi bir daha yaptım ve plastiği biraz daha kırdım. Boruyu kavrayan plastik yüzey biraz azalınca başladım zorlamaya ve evet kıpırdadı sonunda. Zorladım zorladım ve nihayet çıktı. Borunun o kısmı nasıl bir oksitlenme yaptıysa plastikle akraba olmuşlar. Bu kısım da 5 saatimi çaldı. Evet anten çubuğunu poşetinden çıkarıp bu aşamaya gelmek 10 saatime mâloldu. Artık tecrübe edinmiştim. Bir işi nihayete erdirmeden artık bitti demeyecektim. Şimdi hangi zorluk çıkacak diye korkuyla bekliyordum artık. Bir yandan 640 lirayı boşa mı harcadık acaba, bu kadar aksiliğin üzerine anten çalışmazsa ne yaparım falan diye düşünerek plastik kabloyu haznesinin içine doğru sarmaya başladım. Haznenin gerekli yerlerine yine gress yağı sürdüm ve yerine oturttum. Sadece kasayı kapatmak kalmıştı. Vidaları tek tek yerlerine nazikçe oturttum ve işin başındaki ilk şoku yaşatan somun kaldı yine en sona. Somunu elime aldım yerine oturtacam, ellerim gress'ten dolayı biraz kaygan... Somun pırtı verdi parkeye düştü. Bir sıçrama sesi duydum sonra bir çarpma ve en son yere düşme sesi. Sakinliğimi bozmadan yakın gözlüğümü çıkardım, aşağıya baktım, göremedim. Koltuğumdan kalktım yere eğildim baktım yok. Yok, yok, yok, bulamıyorum. Kafayı gerçekten sıyırma noktasındayım. O tarafta çeşitli adaptörlerin olduğu amazon kutusu vs var. Bakıyorum, kutuyu boşaltıyorum yok ulan yok. Ulan göt kadar odada hemen dibime düştün de nereye gittin kahrolasıca somun. Seni somun yapana, başta oraya takana, anteni kırana, 300 liraya komple yeni universal anten alıp takmayan kafama sövüyorum da sövüyorum. Artık kafa uçtu. Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi gibi tekerlemeler falan söylüyorum. O derece yani. Hanım korkudan birşey soramıyor, arada bir gelip kapıdan napıyor bu deli der gibi çaktırmadan bakıp gidiyor. Dedim bir sakinle Korhan! Zaten ter içindeyim dötümden bile ter akıyor. Git bir bardak soğuk cola koy kendine bir nefeslen. Sakince düşün. Bir somun küçücük odada düşüp nereye gidebilir? O an gözüm sehpasında duran gitara ilişti, rahatlamak için bir iki tıngırtadıyım diye uzandım ve o an yok artık dedim. Gitar deliğinden içeri girmiş olabilir miydi? Gitarı şöyle bir salladım ve tadaaaaa. Evet somun parkeden sekip gitarın içine girmişti. Yine başladım sövmeye... bu kadarı da olur mu diye sövüyorum artık. Aldım yerine taktım hemen şerefsizi. Masanın üstüne bakıyorum kesin unuttuğum birşey vardır falan diye ama yok hakikaten montaj bitmişti. Geriye bir tek 12v bağlayıp test etmek kaldı. Anasını satayım bu sefer de korkudan adaptörü prize takamıyorum. Çalışmayacak düşüncesi hasıl oldu. Bu sefer gittim kendime çay koyup geldim. Yaktım bir sigara. Bir adaptöre bakıyorum bir antene. Sigaram bitince korkunun ecele faydası yok deyip taktım adaptörün fişini prize. Motorun sesini duymamla anten çubuğun tavana doğru yükselişini gördüm. Sorunsuz şekilde, hiç teklemeden sonuna kadar açıldı anten. Acaba kapanacak mıydı; Sanki yarım gün anamı ağlatan kendisi değilmiş gibi de gayet cool bir şekilde kapandı pzvenk. Bu sahneden sonra çetin geçen, yolları tuzaklarla dolu, 12 saat süren bir tamir serüvenini başarıyla tamamlamanın verdiği huzurla aşağıdaki videoyu çektim ve sizinle paylaşmak için mutluluk gözyaşlarıyla yazdım bu satırları. Bir sonraki serüvende görüşmek üzere. https://www.youtube.com/watch?v=CyFBhSJml18&ab_channel=bmxunderground2
  2. 10 likes
    Arabayı kaportacıdan teslim aldım çok şükür. Kaportacıya verme sebebim; Arka sağ ve sol çamurluklar iç kısımlardan dışarı doğru paslanmaya ve boya kabarmaya başlamıştı. Bagajda yine 6-7 sene önce kimyasal bir malzeme taşımıştım iş nedeniyle. O taşımadan sonra bagajın tabanında ufak bir yerde yine paslanma olmuştu. Marşpiyellerde, dikiz aynalarında tamponlarda ufak tefek sürtme izleri dışında arka tamponda 3 kere kırmızı ışıkta duramayıp vuran geri zekalı şoförler yüzünden büyük çatlaklar ve boya dökülmesi vardı. Sol arka çamurlukta bu sefer benim eski işyerimizin dar garajında manevra yaparken kolona vurmam nenediyle oluşan küçük bir göçük ve boya yıpranması vardı. Ben yıllar önce kendim piyasadan sedefli beyaz boya temin edip buıralara uygulamıştım. En azından temiz duruyordu. Arabayı bu şekilde 4-5 senedir kullanıyorum. Ama pas da işin içine girince iyice tüm kaportayı elden geçirmek, bahsettiğim göçüğü düzelttirip boya yapılması gereken her yer için anlaşmıştım kaportacıyla. Bahsettiğim yerler dışında arabanın her yerinde gerekli yerlere de nokta nokta rötüşlar yapıldı. Boyası güneşten yanmış silecek kolları vs boyandı. Yani yepyeni olmasa da tertemiz oldu araba. 6- 7 yıl önce arabanın orjinal iki ön farına da dünyanın parasını verip far temizleme yaptırdım. Aslında hata yaptım çünkü durumları çok kötü değildi. O zamanki aklımla çok daha yeni gözüksün diye yaptırmıştım. Bu far temizliği sonrası iki far da çok çabuk sararma yapmıştı. Bu şekilde kullanırken sol ön far tarafından ufak bir kaza yaptım ve sol ön far kırıldı.. Hata bende olmadığından karşı tarafın sigortası araçtaki hasarı karşıladı ve yeni orjinal far takıldı. Ancak diğer far bu ayna gibi parlarken sapsarı duruyordu. Önceki performansını düşününce temizletmek istemedim. Götürdüğüm yer de öyle dandik bir yer değildi. Ödediğim ücret de yan sanayi yeni far fiyatının yarısıydı o zaman. Durum böyle olunca internetten yedek parça satan bir yerden yeni sağ ön far aldım ve kendim onu taktım. 3-4 senedir de bu şekilde kullanıyorum. İki farım da gayet iyi durumdalar, sararma, kararma falan yok. Ancak bu yan sanayi far orjinali gibi ayarlanmıyor. Dolayısıyla far ayarlarında hep sıkıntım var. Bunu düzeltmek için bir süredir sağlam olan orjinal sağ farımı kendim temizleyip tekrar kullanmak istiyordum ve bugün o işi hallettim. Aşamaları sizlerle paylaşıyorum. EVDEKİ MALZEMELERLE "0" MALİYETLE FAR TEMİZLİĞİ Açıkçası elinden her türlü iş gelen bir herif olduğumdan evde ne ararsanız bulursunuz. O yüzden başlıkta sıfır maliyet desem de bende hazır olan malzemelerin bir kaçını bazılarımız satın almak zorunda kalabilir. Gerekli Malzemeler; - 400, 1000, 2000 su zımparası (Ben de mevcut olan zımparalardan bu iş için uygun olanlar bunlardı. 400 değil de 500-800, 1000 değil de 1200-1500, 2000 değil de 3000 nıumaralı zımparalar da olur.) - Kloroform (evde niye kloroform var diye soran olursa, pc mod işlerinden kalma, pleksi yapıştırma amaçlı almıştım koca bir şişe vardı.) - Bir adet elektrikli su ısıtıcı ya da kahve cezvesi - Kloroformu içine koyacağınız kapaklı bir kap. (Plastik, cam, metal hatta şaşal şişesi bile olabilir. Yeterki kapağı delinip ufak bir hortum geçirilebilecek birşey olsun.) - Ufak bir hortum. (Eski basmalı bir sıvı sabun kabından ya da fısfıslı kullanmadığınız birşeyin kabından sökebilirsiniz.) Bunlar olmazsa olmaz malzemelerimiz. Bu malzemeler yanında ekstradan bir adet maske, bir adet kloroformu dökmeden boşaltmak için şırınga öneririm. Bir de buharlama işlemini ne olur ne olmaz havadar bir yerde yapmakta fayda var. Ben kapalı balkonun iki camını açıp yaptım. Tam açık balkonda rüzgar varsa uygulama zor olabilir. Bu detayları verdikten sonra farımızın işlem öncesi, dolaptan çıkarıldığı haliyle üzerinde kir, çamur olmadığı halini paylaşayım, gördüğünüz şey kir veya toz vs. değil; İlk aşama zımparalama; Farımızı bir lavaboya götürüyoruz. Zımparalarımızı devamlı ıslatıp temizleyebileceğimiz bir kabı da hazır ediyoruz. Farın yüzeyini bir sünger ya da su püskürtebileceğimiz bir fıs fısla sürekli ıslatıyoruz. 400 zımpara ile yatay bir hat üzerinde ovalamadan zımpara işlemini güzelce yapıyoruz. Bu işlem sırasında zımpara yaptıkça sararmış olan vernik tabakası nedeniyle suyun sarımsı şekilde aktığını görebilirsiniz. 400'lük zımpara sonunda aşağıdaki görüntüye ulaşıyoruz, 1000'lik zımpara ile devam, bu aşamada sarı çıkan kir yavaş yavaş beyazlaşmaya başlıyor. Bu artık pleksi tabakasını zımparalamaya başladığımızın da bir işareti. 1000'lik zımpara sonucu; Son olarak 2000'lik zımparayı da tamamlıyoruz. Güzelce ön yüzeyi yıkayıp yumuşak bir bezle siliyoruz ve iyice kurumasını bekliyoruz. Farımız aşağıdaki gibi oluyor. Artık kloroform buharını fara püskürtmek için gerekli tesisatı hazırlayabiliriz. İki sene önceki kasık ameliyatımdaki dikişlerin pansumanını yapmak için kullandığım plastik oksijenli su kabını bir gün işime yarar diye atmamıştım. O gün bu günmüş. Açıkçası bu iş için de cuk oturdu. Kendi tıpasını küçük bir matkap ucuyla delip temin ettiğim hortumu içinden geçirdim. Ve kloroform için buhar makinamız hazır Artık kloroformu koyup tesisatımızı gözden geçirebiliriz. Kloroform bayıltma etkisi olan bir madde ve solunduğunda boğazda yanma etkisi de yapabilir. O yüzden bir maske kullanmanızı öneririm. Kloroformu hazırladığım küçük kabın yarısını dolduracak şekilde koydum, tek far için fazlasıyla yeterli. Artık buharlama işlemini yapacağımız kapalı balkonumuza geçiyoruz. Cezvemizin içine kloroform kabını koyduğumuzda taşmayacak şekilde su ile doldurup çalıştırıyoruz ve bu işlemi de videoya çekiyoruz. https://www.youtube.com/watch?v=ssnb_jHbZao&ab_channel=ZvAnA Sonuç mükemmele yakın. Videoda da görüleceği üzere bir ara soğuyan suyu tekrar ısıtmak için cezvenin düğmesini tekrar açıyorum. Ama dalıp suyun fokurdamasına izin verdiğimden farın üzerine su damlaması oldu. Oralar bozulmuş gibi olsa da kloroform buharını üzerine daha fazla tutup gezdirince hiçbirşey kalmadı. Ekstra bir işlem yapmama da gerek kalmadı böylece. İlk ve son halinin fotosunu da yan yana koyalım; Evet bir tadilat, tamirat projesini de başarıyla sonuçlandırmanın verdiği keyifle diğer projelere geçebiliriz.
  3. 7 likes
    @T800 Tolga abi, satılığa çıkardığı işlemci ve RAM'ler için yaptığım son derece cazip teklifi reddedince ben de gaza geldim ve yine kendisinden aldığım 4790K işlemcinin takılı olduğu mini-ITX sistemi güncellemeye karar verdim Ancak ufak bir sorun vardı. Bu iş için fazla para harcamak istemiyordum. Bu yüzden fayda/maliyet oranını en yüksek seviyede tutabileceğim parçalara yöneldim. İşlemci olarak Ryzen 5 5500'de karar kıldım. 6C/12T ve biraz hızaşırtmayla beni uzun müddet götüreceğini düşünüyorum. Aslında Ryzen 5 5600 düşünüyordum lakin oyunlarda 2K ve üstü çözünürlüklerde aralarında çok fazla bir fark olmadığını gördüm (azami %5). Ancak buna rağmen fiyat farkı epey fazla (3800 vs. 2500). Anakart için piyasada fazla bir seçenek yoktu maalesef MSI'ın B450 yongalı bir mini-ITX anakartı var ama B450 anakartlar, Ryzen 5000 serisini kutudan çıktığı halde desteklemiyormuş ve beta BIOS yüklemek gerekiyormuş. Bir de daha yeni nesil, 5000 serisi işlemcileri destekleyen A520 yongalı anakartlar var. Piyasada bulabildiğim mini-ITX formunda anakart ASRock A520M-ITX/AC oldu.Aynı markanın B550 yongalı mini-ITX anakartıyla neredeyse birebir aynı özelliklere sahip bu anakartın fiyatını daha uygun yapan şeyse, BIOS'tan hızaşırtma desteği olmaması ve PCI 4.0 desteği olmaması. Yabancı forumlarda okuduklarıma göre A520 anakartlarla yazılım üzerinden hızaşırtma yapmak mümkünmüş. B550 anakarta 4500-5000 TL gibi bir para ödemektense, A520 yongalı bu anakarta 2250 TL ödemek daha mantıklı geldi. RAM için 2 tane XPG Gammix D30 AX4U32008G16A-SB30 8GB (1x8GB) DDR4 3200MHz CL16 aldım. Bunlar için özel bir tercih kriterim olmadı. En uygun fiyatlı RAM'ler bunlar olduğu için aldım İşlemci ve RAM'leri İncehesap'tan, anakartı ise Amazon TR üzerinden Teknobiyotik'ten aldım. Aslında Teknobiyotik'in kendi sitesinde anakartın fiyatı daha ucuzdu ama arada Amazon olsun istedim. Herhangi bir sorunda TB çamura yatma eğilimleri sergiliyormuş zira. 5800 TL'ye anakart, işlemci ve RAM üçlüsünü güncellemiş olduk Bakalım attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değecek mi? 4.5 GHz'de çalışan 4790K işlemciye nazaran, verdiğim paranın karşılığını ilave performans anlamında alamayacağımı hissediyorum ama bu enflasyonist ortamda da, belki bundan 3 ay sonra bu bütçeyle sistemi güncellemeyeceğimin de farkındayım. Bir de tüm sistemi sök-tak acayip gözümde büyüyor artık bu işler
  4. 4 likes
    Bu arada daha önce vites kolunun içler acısı halini paylaşmıştım. Onu da adam edip araca tekrar monte ettim. Normalde direksiyonu bile söküp kendim kaplamışken bu sefer dikişle vs uğraşmak istemedim ve araba kaportacıdayken sanayide yakınlarda bir yerde rastgele bir döşemeciye kaplaması için verdim. 200 liraya kapladı. Ama açıkçası işçiliği pek memnun etmedi. Pot pot olmuş kısımlar sıfıra sıfır olmalıydı. Kullandığı malzeme de en dandik suni derilerden sanırım. Neyse temiz oldu en azından, sökme takma işini de öğrendiğim için şimdilik bir süre böyle kullanırım. Önceki ve son hali şu şekilde; Son Hali; Tetikle topuz arasındaki çerçeve de hiç içime sinmedi. Normalde o çerçeve kromaj kaplı. Bu kadar küçük bir parça için gidip bir yere kaplatmasıyla falan uğraşacak vakit bulamadım. Gerekirse sonra yaparım dedim. Kendim boyayla hallederim diye düşündüm. Elimde yine pc mod işlerinden kalma farklı farklı sprey boyalar vs var. Zımparasını yapıp, astarını vs attıktan sonra parlak kromaja yakın bir renge boyadım. Beğendim de. Ancak bu parlak metalik renkteki boyaya elimdeki vernik spreyin çok uygun olmadığını farkettim ve vernik atamadım. Bu şekilde de epey bir süre idare eder diye düşündüm. Ama topuz kaplanıp geldikten sonra adamın iç kısma kapladığı kısımlar o kadar daraltmış ki alanı çerçeveyi zor soktum yerine. Bu sırada da boya berbat oldu. Tekrar söktüm, tekrar tüm katlar çıkana kadar zımparaladım. verniksiz son kat istediğim renk olamayınca, elimdeki verniğe uygun siyah bir boya ile boyadım bu sefer. Bu şekilde kemik sertliğinde katman oluşunca gittiği yere kadar yukarıdaki halinde kullanırım dedim. Aslında çerçeveyi aşağıdaki hale getirmiştim.; Hem kaplaması hem çerçeve istediğim gibi olmadı ama eski haline göre en azından temiz duruyor. Canım sıkılına kadar bu şekilde kullanacağız artık. Sıradaki gelsin bakalım
  5. 3 likes
    +1 uzunca bir süre mekanik macerasından sonra anladım ki bozulmayan mekanik yok, hepsinin ömrü taş çatlasın 3 sene. membran aldım kafam aşırı rahat. bi daha da mekanik almam. not: mekanik klavyeleri tamir etmenin yolu aslında var ama astarı yüzünden pahalı. evet bu tip şarj aletleri çok kullanışlı oluyor. bende de mesela aşağıdaki ürün var https://www.progressiverc.com/products/icharger-306b her türlü pil tipini şarj edebiliyorsunuz ve uygulanacak voltaj değerlerini vs. custom olarak ayarlayabiliyorsunuz. elim ayağım resmen bu alet. (10 senedir bende) 100 kere falan akü kurtarmışımdır.
  6. 3 likes
    yanarım yanarım da bundan 20 sene önce yüzüne bakılmayan, çöp muamelesi yapılan mekanik klavyelerin günümüzde olmazsa olmaz oyun ekipmanlarından biri olmasını anlamam. olm üzerinde IBM yazan mekanik klavyeyi hurdacıdan 3 liraya alıyordunuz. Şimdi 3000 lira olan mekanik klavyeden tek farkı janjanlı ışıklarının olmaması. olacak iş değil ya.
  7. 2 likes
    Arçelik'ten ucuz Siemens bulunca aldım. Profilo bakamadım çünkü Siemens'teki yeni ürün ve lansman fiyatı olan16-17k dan 13k ya ondan da 12k civarına düşünce diğer opsiyonlar çok anlamlı olmadı.Yarın getirecekler ve serviste kuracak. Aslında 2 buzdolabı olduğundan birinde duran malzemelerin bir kısmı dışarıda kalacak. Onun için de biraz daha iri bir cihaz alınacak ama şimdilik beklemesi lazım. Tavsiyeler için teşekkürler. Bu başka cihaz olmadığı ve elimizde kalan 3-5 malzemenin de bozulmadan bir dolaba ihtiyacı olduğundan biraz aceleye geldi. Diğeri için biraz daha araştıracağım
  8. 2 likes
    membran'dan neden kurtulmak isteyelim? uzun süreler mekanik klavye kullanmış biri olarak iyi ki membrana geçmişim diyorum. onda yapıp da membran da yapamadığım bir şey olmadı. ama membran da yapıp da mekanik klavyede yapamayacağım şey sayabilirim.
  9. 1 like
    Bu işi zaten seneler önce nasıl yapıldıığını görmüştüm. @wazzap'ın dediği gibi hazır kitlerini satıyorlar. O yüzden hassktr demedim Açıkçası bu kadar basit ve malzemesi evde hazır olan birşey için set falan almadım tabiki. Bu setler ilk çıktığında sanki çok ahengirli birşeymiş gibi yok özel kimyasal madde vs diye şu anki satılan rakamların 5-6 katına pazarlıyorlardı. Pleksi ve kloroformla çok haşır neşir olduğumdan, o zaman bu olsa olsa kloroformdur demiştim. Nitekim sonradan bir sürü kloroformla yapıp aynı sonucu alanlar olunca artık o fiyatlara satamıyorlar. Ben de zaten kloroform olayı kanıtlanınca cesaret edip bunu yapmayı kafaya koymuştum. Senelerdir denemek istiyordum. Kısmet bu zamana oldu. Kloroformu pratik olarak nasıl ısıtırım ve buharlaştırırım işi asıl kafamı kurcalamıştı. Sonra birden kaynamış suyun içine bir kaba koymak fikri aklıma geldi. Direk çaydanlıkla yaparım dedim. Ama sonradan çaydanlık hani soğursa tekrar ocağa git ısıt vs olmasın diye eşimin eski kahve cezvesi aklıma geldi. Ve herkesin yapabileceği çok basit bir işlem oldu. Açıkçası ben tedbirli adamımdır ve bu tür şeylere dikkat ederim ve herkese de böyle olmasını öneririm. Ama youtube'da hazır kitlerle vs bu işi yapanlarda da bir tane maske takan adam görmedim. Havadar bir ortamda çok çabuk buharlaşıp kaybolduğu için öyle çok tehlikeli bir durum olmuyor. Ama kapalı alanda dikkat edilmesi gereken bir madde.
  10. 1 like
    Yarım litre olarak ele almak doğru değil. 5,5 - 6,2 olduysa yaklaşık %15 fazla demektir. % olarak yorumlamak gerekir.
  11. 1 like
    Kloroform fark yaratmış görünüyor burada ama kullanacak kişiler kloroform nedir, nasıl kullanılır, tehlikeleri nelerdir, korunma için neler yapılmalıdır, iyice araştırsın önce. Maske için özellikli bir maske lazım sanırım. Sonuç mükemmel ama söylemek lazım.
  12. 1 like
    Youtube'da benzer videolar var. Hatta bunun için aynı Zvana'nın kullandığı tarzda kitler satılıyor.
  13. 1 like
    400'lük zımparadan sonra anaskim ne bok yedik dedin mi demedin mi Nihai sonuç şahane olmuş. Eline sağlık