Leaderboard


Popular Content

Showing most liked content on 07-05-2017 in all areas

  1. 3 likes
    Başarının sırrı: Hong Kong - Çin birleşmesi. Bu sadece Xiaomi için değil, bugün hayatımıza ufak ufak girmeye başlayan çoğu Çinli marka için geçerli. Çinliler diğer çoğu komünizm / sosyalizm / kapalı ekonomi ülkesi vatandaşları gibi ticaretten anlamazlar ve dünya görüşleri kısıtlıdır. Bu yüzden muazzam üretim güçleri olsa da, acaip doğal kaynakların üzerinde otursalar da, hatta ülke bilimsel olarak çok ilerlemiş olsa da ticari başarı yakalayamazlar. Rusya bunun açık bir örneğidir. Kaynak var, para var, hem eğitimli hem eğitimsiz insan gücü var, bilimsel gelişme var, ama ticari başarı yok. Çin de işte böyleydi. Sonra Hong Kong İngiltere'den kopup özel statüyle tekrardan Çin'e bağlandı. İşte o noktada değişim başladı. Gidenler bilirler, Hong Kong Asya baharatı katılmış New York / Londra gibidir. Dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biridir. Halkı çok iyi eğitimlidir ve ticareti, yönetimi, pazarlamayı filan iyi bilir. Neredeyse hepsi İngilizceyi anadil seviyesinde konuşur, Önemli bir kısmı yurtdışında eğitim almıştır ve batı kültürünü çok iyi tanır. Dünyayla ticaret yapıldığı için hemen her memleketteki firmalarla bağlantılar sağlamdır. Diğer yandan, Hong Kong küçücüktür ve neredeyse hiç doğal kaynağı yoktur. Nüfusu da kısıtlı olduğu için fabrikalada doldurulup çalıştırılacak işçi yok Hong Kong'da (ev hizmetlerinde çalışanlar bile hep Endonezyalı, Filipinli filan). Zaten fabrika kuracak yer de yok. Kısacası, Hong Kong ile Çin aynı milletten olan ve aynı dili konuşan insanların yaşadığı ama tamamen farklı noktaları çok güçlü olan iki ülke. Bunlar güçlerini birleştirince birbirlerinin eksiklerini kapatıyorlar. Üretimi Çinli yapıyor, fabrika için yer ve kaynak var, bolca ucuz işçi var, ayrıca Çin çevre koruma konusunda sıkıntı yaratmıyor, ihracatı da acaip teşvik ediyor. Yönetim, pazarlama ve tasarım işlerini de Hong Kong'lu eğitimli elemanlar yapıyorlar. Bu ortaklık herhangi bir yabancı dev firmanın gelip Çin'de fabrika kurmasından farklı oluyor, çünkü bu adamlar aynı milletten. Birbirlerini daha iyi anlıyorlar, birbirlerine daha az kazık atıyorlar ve en önemlisi devlet bunları daha fazla destekliyor. Yabancı bir firmanın Çin'de şirket kurup üretim yapması kolay bir süreç değil. Zaten o sektörde üretim yapan bir firmayla ortak olma şartı arıyor Çin devleti. Öyle bizim gibi her gelene kollarını açmıyorlar. Aslında bu çoğu memlekette böyle. Bizim fakir görüp beğenmediğimiz Tayland'da en basit müessesede bile şirketin %51 hissesinin bir Taylandlı'da olması şartı aranıyor. Ayrıca niteliksiz işlerde yabancı işçi çalıştırmak yasak, her çalıştırılan yabancı için de 6 tane Taylandlı çalıştırma zorunluluğu var. Yani Bangkok'ta kebapçı açarsanız ustayı buradan götürebilirsiniz ama garsonlar oralı olacak. Bizdeki gibi "yeter ki sermaye getir, istediğini yap" kafası yok adamlarda. Milli ekonomiyi koruyorlar. Çin de bu şekilde yerel firmalarını kolluyor. Bu firmalar da eğer saçmalamazlarsa deli hızda büyüyorlar zaten. Xiaomi özeline gelirsek, adamların yönetimi çok iyi. Çok basit bir örnek vereyim. Aliexpress'te ürünlerin fotoğraflarına bakın, çoğu ürünün fotoğrafı aslında 3D çizimden elde edilmiş render görüntüdür, gerçek fotoğraf değildir. Gerçek fotoğraf o kadar kusursuz, düzgün çıkmaz. Kablolar sanki cetvelle çizilmiş gibi düz ve mükemmel durur, tüm detaylar çok nettir, pürüzsüzdür. İşte bunu (Çinli markalar içerisinde) Xiaomi başlattı. Öncesinde aynı harici bataryayı alıyordunuz ama kablosu yumak yapışmış, üzerinde ambalaj ve parmak izleri olan birşeyin fotoğrafını görüyordunuz. Xiaomi sonrasında pürüzsüz bir tanıtım fotoğrafı görüyorsunuz, ürüne olan güven artıyor. Bu sadece bir örnektir, bunun gibi birçok alanda geliştirdiler kendilerini. İşte bunlar hep yukarıda yazdığım Hong Kong tayfasının kafalarından çıkıyor. Çinli aynı ürünü yapar ama buruşuk poşet içerisinde fotoğrafını çekip ilan verir, sonra da satılmasını bekler. Xiaomi Telefon haricinde hiçbir ürünü kendisi üretmiyor. Bazı ürünlerin esas üreticilerini biliyoruz, bazılarını bilemiyoruz. Mesela Kulaklıkları (en azından eskileri) 1More Design diye bir firma üretiyordu. Xiaomi adamlara gidip "Bende acaip bir satış gücü var, bana şu özelliklerde ve bu kalitede ürün yap, çok miktarlı yap, ona göre de fiyat ver, deli gibi satarız, ikimiz de coşarız" diyor. Firma da kabul ediyor tabi. O firmayı kimse bilmediği için genelde adamların tüm ürünlerinin toplam satışı Xiaomi'ye yaptıkları tek ürün kadar olmuyor. Kendinizden pay biçin, 1More Design marka kulaklık alır mısınız? Xiaomi marka olunca alıyorsunuz ama, veya almayı düşünüyorsunuz. Bu her üründe böyle. Bir de, Xiaomi birbiriyle mükemmel çalışan ürünlerle kendi ekosistemini oluşturuyor ve bunun merkezinde de Xiaomi telefon oluyor. Telefonları bizim asla kullanmayacağımız, hatta bazıları burada hiç çalışmayan Çin'e özel servisler ve uygulamalarla dolu. En basitinden uygulama mağazası bile Xiaomi'ye özel. Xiaomi'nin Android tabanlı MIUI işletim sistemi LG veya Samsung'da gördüğümüz gibi özel launcher yüklenmiş Android değil. Fork bu, yani temelde Android'le aynı çekirdeği paylaşıyor ama bazı şeyleri Xiaomi kendisi yapıyor. Google Play servisleri de yok cihazlarda. Sonradan yüklenebiliyor tabi ama Çinli yüklemiyor çoğu zaman, zaten çoğu yerde Google yasaklı. O mağazadan filan baya para kazanıyorlar. Telefonlardaki diğer kendilerine has servisten de güzel gelir elde ediyorlarmış. Sonuç olarak Samsung, LG, Sony filan cihazdan para kazanmaya çalışırken Xiaomi ufak kar marjıyla uygun fiyata bol telefon satıp bu servisler üzerinden yolunu bulmaya çalışıyor. O servislerin işlemediği ülkelere telefon satmak konusunda isteksiz olmaları da gayet doğal bu durumda. Sonuçta hangi Alman veya Fransız Xiaomi'nin haritasını, mağazasını, müzik servisini filan kullansın ki? Neticede sadece Xiaomi değil, oralardan çıkan birsürü firma çok büyüdüler, daha da büyüyecekler. Bizim nesil şahit olmadı ama bugün bizim kalite sembolü olarak gördüğümüz Japon mallarının bir zamanlar piyasayı yavaş yavaş uygun fiyatla ele geçirişini anlatır babam ara sıra. O yıllarda pek güvenilmiyormuş, sadece ucuz diye tercih ediliyormuş. Arkasından Kore firmaları aynı şekilde geldi, bugün tüketici onlara da güveniyor. Çin de aynen böyle olacak. Lakin Çin diğerlerine göre çok daha aç gözlü ve saldırgan, ayrıca diğerlerinin aksine Batı kültürünün kol kanat gerdiği bir ülke değil, tam tersine bu kültüre kafa tutan, muhalefet eden bir ülke. Bu sefer biraz daha heyecanlı olacak gibi bu "ucuz fiyatla girip piyasadan pay kapma" meselesi.
  2. 1 like
    Araban var derdin var olayı yine kendini gösterdi geçen gün. Tekere vida girmiş geçen, kim bilir ne kadardır öyle gidiyordum onuda bilmiyorum doğrusu... 2 hafta önce falan Aytemiz istasyonundan yakıt alırken bi hava basayım demiştim. Zaten lastikte ondan sonra patladı büyük ihtimalle. Neyse 1 hafta gitmiştim, sonra bi gün gelirken otobandan farkettim direksiyonu bıraktığım an araba kendi kendine sol şerite geçiyor benim arabada ince bi sola çekme vardı zaten rot-balansa girip çözülüyordu dedim heralde gitti yine. Akşam dönecekken farkettim sol ön lastik inik gibi elle bi bastırttım zaten yumuşamış. Ordan bi shelle uğradım yakında o vardı, havaya baktım 16 barlara düşmüş diğerleride 36' ya çıkmış. Bi kaç gün daha gittim düzeldi gibi geldi lastiğin patlak olduğundan hala haberim yok tabi; ya basınçsal bişi yada aytemizdeki aletten kaynaklı bi sıkıntı olabilceğini falan kafada kuruyom, bi baktım yine başlamış ufaktan sola çeker lastiği kontrol ettim yine iniyor gibi. Doğru lastikçiye gittim söktü bi baktık vida girmiş Neyse ki bi kaç gün öle gittim geldim bi kaza geçirmedik Allahtan artık. 30 liralık yamaya mal oldu bunada şükür.
  3. 1 like
    @ObiWan Mavic zaten tam sizin benim gibi insanlar için yaratılmış. Mavic ile çekim yaparken insanlar merak edip yanıma geliyorlar. Bir keresinde dağcı bir amca geldi yanıma. Kendisinde Phantom 3 Pro vardı. Tırmanış yaparken çekim yapmak için almış fakat taşıyamadığı için artık yanına almadığını söyledi. Mavic'in boyutu sayesinde bu sorun tamamen ortadan kalkıyor. En son giderken phantom 3'ü satıp mavic aliyim bari ben demişti. Kamera kalitesinde oldukça kıl bir insanımdır. Zamanında Canon EOS 50D + 24-105 L F4 lens kullanıyordum. Sırt çantamda 50D 24-105 lens 50mm lens, external flash, ekstra batarya vardı ve etrafta gezerken yanıma almaz olmuştum kamerayı ve sattım. O kamera ile çektiğim fotoğraflardan sonra düşük kalitede birşey çekmek beni oldukça üzüyor ve kullandığım aletten soğutuyor. Tabikide hiçbir zaman Pro DSLR kalitesinde çekim yapılamayacağını biliyorum. Kıyasladığım makinam 50D değil, fakat orta kalitede bir kamera ile çekim yapmak istemem asla. Sizin benim gibi kullanıcılar için Mavic asla üzmez. Phantom 4 ile kıyaslandığında biraz %50 %50 ayrılıyor inceleme yapanlar fakat bence Phantom 4'ten aşağı kalır yanı yok Mavic'in kamerasının. Phantom 4'ün kamerası Mavic'e göre biraz daha "sharper" görüntü veriyor. Fakat bunu Mavic'in kamera ayarlarına girip digital sharpness ekleyerek elde edebiliyorsunuz. Phantom 4 Pro çok ayrı bir konu kamerası çok iyi, 360 derece obstacle avoidence sensörleri var vs. O kesinlikle daha iyi. Mavic şu an piyasada alınabilecek en iyi dronelardan biri. Özellikle taşınabilirliği ön planda tutanlar için başka bir seçenek yok. Bisikletle bir yerlere gittiğinizde üşenmeden taşıyabileceğiniz 4k bir drone'a sahip oluyorsunuz. Profesyonel işlerde kullanılmayacak bile olsa profesyonel kalitede çekim yapabilen bir drone a sahip oluyorsunuz. Aşağıya Phantom 4 vs Mavic incelemesini koyuyorum. İsterseniz ordan kamera kalitesi ile ilgili fikir edinebilirsiniz. Selimiye'de çektiğim tekne benim veya arkadaşımın değildi bu arada. Şans eseri havadayken görüp "sinematik bir çekim çıkar bundan" diyerek gittim yanına ama bir tanıdığım bu çektiğim videoyu görüp satmak istediği teknesinin videosunu çekmemi istedi. Onuda artık Çeşme'de çekicem bir ay içinde yine buraya koyarım. Şöyle enteresan bir video daha var. Mavic Torture test. Basket topu falan atıyorlar drone a yukarıdan düşmüyor. Barbie bebek atınca düşüyor ama oda barbie'nin saçları pervaneleri durduruyor saniyelik.